“Bu sistem daha çok Fetöşler çıkarır !”

Dikkat çeken çıkışları ve iddiaları ile Tire’de eğitim çevresinin ve tüm Tirelilerin yakından tanıdığı Bağımsız Eğitim Sen Sendikası İzmir İl Temsilciliği Başkanı Resul Kara, mevcut eğitim sistemine yönelik sert eleştirilerin yer aldığı bir basın bildirisini Sendikası adına yayınlayarak paylaştı. Bu sistemin böyle devam etmesi halinde Fetö benzeri başka yapıların ortaya çıkma ihtimalinin olduğunu iddia eden Kara, “İnanın eğitimdeki sorunlarını halletmiş bağımsız bireyler yetiştiren bir ülke olduğumuz gün toplumsal refahı yakaladığımız gün olacaktır” diyerek, eğitimin her şeyden önemli olduğuna vurgu yaptı.

Sendikası adına yaptığı basın bildirisinde sadece eleştiri getirmediklerini, karşı öneri ve çözüm alternatiflerini de sunduklarını söyleyen Kara, 9 maddeden oluşan ‘Hür Toplum, Adil Devlet’ öneri paketini de sundu. Kara’nın yaptığı dikkat çeken basın bildirisinde şu ifadeler yer aldı.

“BİZ BU ÜLKEDE ÖNCE SİSTEMİ TARTIŞMALIYIZ”

“Gerek Sivil Toplum kuruluşlarından, gerek siyasilerden, gerekse işin mutfağındaki eğitimcilerden ülkemiz eğitim sistemindeki yanlışlar üzerinde bu güne kadar uzun uzun durulmuş, gençliğimizin nasıl mahvedildiği hakkında makaleler yayınlanmış, çalışmalar yapılmıştır ama hiç birisi tarafından çözüm noktasında öneriler sunulmamış ve dolayısıyla yara tespit edilip bırakılmış ancak neşter vurma noktasında ne bir öneri sunulmuş ne de bir cesaret gösteren olmuştur. Dolayısıyla bu sistemde koca koca akademisyenlerin, profesörlerin, işi insan yetiştirmek olan öğretmenlerin, devlet adamlarının bir ilkokul mezunu bilgi dağarcığı bomboş tarikat imamlarının, cemaat liderlerinin arkasına takıldığını onlara hâşâ Allah gibi taptığını gördük. Tüm bunların nedeni eğitim sisteminin hür beyinli bireyler yetiştirmeye değil de, biat kültürü içine sıkıştırılmış, Günahla korkutulan bireyler yetiştirmeye odaklı bir sistem olmasındandır. Biz bu ülkede önce sistemi tartışmalıyız.”

“DİNİN DEVLETİ HÜRRİYET, DEVLETİN DİNİ ADALETTİR”

“Sistem; başına geçirilenlerin sistemi kendilerine uyduramayıp sisteme uymak zorunda kalacakları sağlam temelli bir eğitim sistemine bu milletin acilen ihtiyacı vardır, zira durum tam tersi olunca gencecik beyinler gereksiz safsatalarla doldurulup gençliğimiz mahvedilmekte, toplum dejenerasyon geçirmekte, sistemden bol hırsızlar, bol üçkâğıtçılar, çıkarcılar, namussuzlar, katiller, sapıklar yetişmekte ve toplum sürekli olarak bunların tehdidi altında yaşamak zorunda bırakılmaktadır. Bizim acilen Misak-ı Maarif sistemine ihtiyacımız vardır ki o sistem genel hatlarıyla toplumda mutlu, hür, özgüven sahibi bireyler yetiştirebilsin, kalkınmış ve modern toplumu inşa edebilsin. Bu noktada Bağımsız Eğitim-Sen İzmir İl Teşkilatı olarak üç yıldan bu yana üzerinde çalıştığımız ‘Eğitim Sisteminin Yenilenmesi ve Tadilatı’ projemizi kamuoyuyla paylaşıyoruz ve siyasi iradeyi göreve davet ediyoruz.”

“9 ADIMDA HÜR TOPLUM, ADİL DEVLET”

1.-  Ülkemizde zorunlu okula başlama yaşı Yedi (7) olmalıdır. Yaşları ne olursa olsun, çocuklar okula kendileri yürüyerek ya da bisikletle gidip gelmeli bunun için yerel yönetimlerce fiziki olanaklar sağlanmalı.Çocuklarımızın bağımsız yetişmesini önemsemeliyiz. Çocuklarını okula getirip götüren, ders çalıştıran ebeveynler diye bir şey olmamalı.

2.-  Türk eğitim müfredatı basit ve genel bir çerçeve tanımlanmaktan ibaret olmalıdır.Öğrenciler, kendi ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda kendi eğitim-öğretim programlarını şekillendirme haklarına sahip olmalılar. Öğretmenler de öyle.

3.-  Öğrencilere eğitim hayatlarının ilk altı yılında hiçbir şekilde not verilmemelidir. Sekizinci sınıfın sonuna kadar not verme zorunluluğu olmamalıdır ve öğrenciler standardize edilmiş bir sınav sistemine tabi tutulmamalıdır. Sadece 16 yaşlarındayken ülke genelinde bir sınava girmeli ve bu sınav yükseköğrenim hayatını belirlemelidir.

4.-  Öğretmenler gün boyu sınıfta ortalama dört saat ders vermeli. Haftada iki saati ise mesleki gelişimleri için eğitimlere katılmak için ayırmalıdırlar.İlkokulda öğrencilerin ders dışı teneffüs olarak geçirdikleri zaman toplam 75 dakikadan az olmamalıdır.

5.- Tüm öğretmenlerin en az mastar derecesi olmalı ve üniversite başarısı en yüksek %10’luk dilim arasından seçilmelidir. Öğretmenlik toplum gözünde statüsü en yüksek mesleklerden biri olmalıdır. Ülkemizde öğretmenleri başarılı-başarısız olarak yargılamayan bir kültür geliştirmeliyiz. Eksikleri bulunan öğretmenlerin, yeni eğitim-öğretim programlarıyla kendilerini geliştirmesinin önünü açmalıyız. Hiçbir öğretmenin performans nedeniyle işten atılma korkusu olmamalı.

6.-  Öğrencilere ödev verilmemeli çünkü öğrenmenin yeri okuldur.Her çocuğa bir birey olarak değer verilmeli. Çocuklardan biri yeterince iyi öğrenemiyorsa öğretmenleri bunu hemen fark edip ve çocuğun öğrenme programını onun bireysel ihtiyaçlarına göre düzenlemelidir. Aynı şey, okula uyum göstermeyen, sıkılan ya da öğrenim durumu programın ilerisinde olan çocuklar için de geçerli.

Öğretmenlerin yüksek eğitim düzeyi, çocukların her türlü gelişimini gözlemleyebilmelerini ve esnek çözümler yaratabilmelerinin olanak sağlamalıdır. Çünkü İstatistiklere göre başarılı çocukların ortalama %30’u eğitim hayatlarının ilk dokuz yılında özel programlarla destekleniyor.

7.-  Okullarımızda spora bol bol yer verilmeli ama spor karşılaşmaları yapacak takımlar olmamalıdır. Rekabet, üstünlük kazanmak kültürümüzden bir an önce uzaklaştırılmalıdır. Çünkü çocuklarımız birer yarış atı değildir.

8.-  Özel okullar derhal kaldırılmalı ve eğitim harcamalarının tümü devlet tarafından desteklenmelidir. Okullarımız arasındaki rekabete derhal son verilmeli ve dayanışma sağlanmalıdır. Okulların hemen hemen tümünün başarı düzeyini aynı seviyeye çekmek için çalışmalar yapılmalıdır ve bir okulun bir diğerine göre ayrıcalığı olmamalıdır.

Eğitim “herkes için eşit imkânlar sağlamak” demek olmalı ve eşitlik kavramına olağanüstü değer verilmeli. Tüm çocuklar zekâ ve becerileri ne olursa olsun aynı sınıflarda okumalı gizlice de olsa seviye sınıfları vs. yapılmamalıdır.

9.- Eğitime ayrılan bütçenin daha fazlası sınıf ortamına yansıtılmalı. Öğretmenler de, yöneticiler de aynı maaşı almalı. Böylece eğitim maliyetleri düşüş gösterecektir. Ancak göz ardı edilmemelidir ki bir öğretmen ortalama bir üniversite mezunundan daha çok kazanır ve kaygıları olmazsa kaliteli eğitime daha iyi katkı sağlayabilir.”

“EĞİTİMDE KALİTEYİ YAKALAMANIN YOLU”

“Düşük maliyetli, kısa okul saatleri ile yüksek akademik başarıyı; bireyselliğe, bağımsızlığa önem veren, öğrencilerine kendi eğitim programını kendi düzenleme sorumluğunu yükleyen eğitim anlayışıyla bol boş zamanı, eğlenerek öğrenmeyi birleştiren eğitim sistemiyle eğitimin rüya ülkesi olmaya aday olabiliriz.

Eğitim sisteminde okuma becerileri, bilim ve matematik okuryazarlığı kadar sosyal bilimler, görsel sanatlar, spor ve pratik becerilerin geliştirilmesi de önem arz etmelidir.

Çocuklarımız anaokulu ve ilkokul hayatları boyunca oyun oynayıp,  zevk alarak öğrenmeliler. Çünkü matematik ve ya fen derslerindeki soyut kavramları öğretmenin en iyi yolu müzik, drama ya da spor uygulamalarıdır. Akademik ve akademik olmayan öğrenme biçimleri arasında bir denge kurulmalı ve bu denge çocukların okuldaki mutluluğunu sağlamanın en büyük büyülü formülü olmalıdır. Bu gün okullarımızda uygulanan testler kuşkusuz ki okul yaşamının çok önemli olan bazı kıstaslarını değerlendirme dışında bırakıyor.”

 

 

 

HABER:  Engin ÜÇER