Eğitim Senden laiklik çıkışı
Eğitim Senden laiklik çıkışı
Meclis Başkanının laiklik il ilgili yaptığı dikkat çeken açıklamasının ardından başlayan tartışmalar sürüyor. Bu konuda bir açıklama da Eğitim Sen Tire Temsilciliğinden geldi. Laiklik olmadan demokrasinin, bilimin ve bilimsel eğitimin olması mümkün değildir diyen Eğitim Senlilerin açıklamasında Meclis Başkanını, Hükümeti ve Diyanet İşleri Başkanlığına yönelik ifade ve iddialar yer aldı. Tire Eğitim Sen Yürütme Kurulu adına yapılan basın açıklamasında, şu sözler yer aldı.
Meclis Başkanı’nın ‘laiklik’ il ilgili yaptığı dikkat çeken açıklamasının ardından başlayan tartışmalar sürüyor. Bu konuda bir açıklama da Eğitim Sen Tire Temsilciliğinden geldi. “Laiklik olmadan demokrasinin, bilimin ve bilimsel eğitimin olması mümkün değildir” diyen Eğitim Sen’lilerin açıklamasında Meclis Başkanı’nı, Hükümeti ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na yönelik ifade ve iddialar yer aldı. Tire Eğitim Sen Yürütme Kurulu adına yapılan basın açıklamasında, şu sözler yer aldı.
“LAİKLİK, EMEK VE DEMOKRASİ MÜCADELEMİZİN VAZGEÇİLMEZİDİR!”
“TBMM Başkanı İsmail Kahraman, ‘Laiklik yeni anayasada olmamalıdır’ diyerek, ‘Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım. Dini olarak bahsetmesi lazım’ vurgusu yaparak, iktidarın yıllar içinde siyasi sistemi ve toplumsal yapıyı dini kurallara göre biçimlendirme girişimlerini hangi noktalara götürmek istediklerini açıkça itiraf etmiştir.
Meclis Başkanı’nın bu sözleri, siyasi iktidarın 14 yıldır başta eğitim olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarında oluşturmaya çalıştığı ‘tek din, tek mezhep’ anlayışına dayalı toplum modelinin anlaşılması açısından ibret vericidir. Yıllardır halkın dini duygularını sömürerek, hemen her alanda inanç istismarı yaparak hareket edenlerin laiklik fikrinden rahatsızlık duyması hiç şaşırtıcı değildir!
Belirtmek isteriz ki, Türkiye’de çok uzun yıllardır, inşa edilmeye çalışılan hakim din kavrayışı ile eşit yurttaşlık ilkesi daha ilk elden ortadan kaldırılmıştır. Türkiye’de yaşayan farklı inanç grupları ve bir dine inanmayanlar birçok politikada, fiilen ve resmi olarak yok sayılmış ve sayılmaya da devam edilmektedir.
Bugün, Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla, tüm topluma belli bir inanç biçimi dayatılmakta, toplum bu doğrultuda yeniden inşa edilmek istenmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı gibi birçok kurum arasında protokoller yapılarak, dinselleştirme politikalarının etkisi hızla yaygınlaştırılmaktadır. Öyle ki camilerden patronların çıkarlarını savunan, ‘greve çıkmanın caiz olmadığını’ anlatan vaazların verilmesi sağlanmaktadır. Bu nedenledir ki AKP’nin dinselleştirme politikaları, bugüne kadar toplumda yaratılan eşitsizlikleri ve ayrımcılığı daha da derinleştiren politikaların hayata geçirilmesine yardımcı olmuştur.
Laikliğin varlığı, din ve mezhep farklılıkları bahanesiyle halk kitlelerinin, farklı ulusların, farklı inançtan ve mezhepten insanların birbiriyle çatışmalarına son verilmesini ifade eder. Devletin, farklı inanç grupları karşısında, bu grupların kendi arasındaki ilişkilerde ve bir dine inanmayanlar karşısında eşitlik ilkesi doğrultusunda hareket etmesini gerektirir.
Ancak Türkiye’de uzun yıllardır devlet ve hükümetler tarafından izlenen ’Türk-İslam’ sentezci politikalar, toplumu tek tipleştirmeyi amaçlamıştır. Hâlbuki laik bir devlette olması gereken, toplumun din, dil, ırk, inanç, cinsiyet, etnik kimlik vb. bakımından çeşitliliğinin her birinin değer olarak kabul edilmesidir. Bunun olabilmesi ve bugüne kadar devlet aracılığıyla içi boşaltılan eşit yurttaşlık ilkesinin hayat bulabilmesi için var olan eşitsizliklerin giderilmesi gereklidir. Ancak iktidar, yaşamın her alanına kök salmış eşitsizlikler karşısında toplumu körleştirmenin derdine düşmüştür!
Türkiye’de dinselleştirme politikaları öyle bir boyuta ulaşmıştır ki, işçi cinayetlerinden kadın katliamlarına, çocuk tecavüzlerinden hırsızlığa, yağmaya ve talana kadar her türlü soruna karşı dinsel referanslar kalkan edilmek istenmektedir.
Böylesi bir tablo içerisinde Meclis Başkanı’nın açıklamaları, mezhep çatışmalarına varabilecek biçimde halkın farklı kesimlerini birbirine karşı kışkırtmanın, devletin bu uğurda açıkça görev alması gerektiğinin somut ifadesi olmuştur. Anayasa değişikliği gibi önemli ve tüm toplumu ilgilendiren bir konuda yürütülecek tartışmaları, doğrudan belli bir dini ve mezhebi referans alarak sürdürmenin hiçbir anlamı bulunmamaktadır.
Eğitim Sen olarak, eşitsizliği ve ayrımcılığı savunan, laikliği tehdit ve engel olarak gören TBMM Başkanı’nın görevinin başında bulunmasını kabul etmiyor, kendisini derhal istifaya davet ediyoruz!
Hükümetin, ‘tek tipçi’ tüm politikalarına karşı laik, eşit, özgür ve demokratik bir yaşam mücadelesindeki kararlılığımız ve ısrarımız sürecektir!”
HABER: EMİNE TOKTAŞ
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.