100 sene sonra dedesinin iade-i itibarını istedi
100 sene sonra dedesinin iade-i itibarını istedi
Tirenin Osmanlı dönemindeki son müftüsü olan ve Kurtuluş Savaşı sıralarında da Tirede görev yapan Müftü Hüseyin efendinin 4. kuşaktan torunu olan, koleksiyoncu ve arşivci Bayram Kaplan, büyük dedesi hakkında İşgalci Yunan askerlerini karşılamaya gitti şeklinde geçmişte iftira, olumsuz itham yapıldığını, bunların doğruyu yansıtmadığını iddia etti.
Büyük dedesi Hüseyin Efendinin, ortaya atılan iddiaların aksine; vatan, millet ve ümmet sevdalısı olduğunu belirtti. Kaplan, “Elimde dedemin Tire’yi ve Tirelileri işgalci Yunan güçlerinin baskı, zulüm ve yağmasından kurtarmak için çaba gösterdiği, sahip olduğu bilgi ve birikim ile o dönem Tire’de yaşayan Rum’larla olan iyi ilişkilerini kullanarak düşman askerini zulüm etmemesi yönünde ikna etmeye çalıştığı yönünde deliller var. Kendisi, söylendiği gibi; Bekleme mevkiine Yunan kuvvetlerini karşılamaya değil, onların karşısında tek başına da olsa durmaya gitmiştir” şeklinde konuştu.
Kaplan, kendisinin Tire’nin en önemli koleksiyoncularından ve arşivcilerinden biri olduğunu belirten ve elinde büyük dedesinin itibarını zedeleyen iddiaların yanlış olduğunu gösteren tarihi belge ve bilgilerin bulunduğunu ifade ederek, araştırmacı tarihçilere de çağrıda bulundu.
Bayram Kaplan, dedesi olduğunu ifade ettiği, Hüseyin Efendinin hayatı ve Tire’deki hizmetleri ile olumsuz iddialara konu olan ‘Yunan askerinin karşılanması’ vakası hakkında kısa bir açıklama yaparak, yaklaşık 100 sene geride kalan hikayeyi özetleyerek şu şekilde anlattı:
KAPLAN, ‘HÜSEYİN DEDEM’ DEDİĞİ TARİHİ KİŞİLİĞİN 100 SENE ÖNCESİ HİKAYESİNİ ANLATTI
“Yıl 1900, ülkede kıtlık yokluk yılları Osmanlı’nın son dönemi Antalya’nın Akseki ilkesinin Hocaköyü’nde yaşayan ‘Çulcuoğulları’ namlı bir aile köyde çul dokurlarmış. Bu ailenin bir diğer namı da ‘Çilomar’ imiş aileye ‘Çilomar Uşakları’ da derlermiş. Biz de Akseki’den göçen bir aileyiz. Benim dedem bu ailenin büyüklerine amca dermiş. Yani akrabamız olan, amcazademiz olan bir aile.
Bu aile 7 kardeşten oluşan bir aile. Antalya Akseki’den Tire’ye göç eder. Tire yakınlarında bir çiftliğe yerleşir. Çiftliğin sahibinin dikkatini, ailenin genç üyelerinden Hüseyin çeker. Hüseyin zeki bir çocuk. Hüseyin’in yitip gitmesine gönlü el vermeyen çiftlik sahibi Hüseyin’i okutmaya karar verir. Hüseyin’i Mısır’da ‘El Ehzer’ üniversitesine gönderir. Genç Hüseyin burada 15 yıl eğitim alır. Tire’ye bir alim olarak döner. Tire müftüsü olur. Tire ve köylerinde Kur’an kursları açar. Atıyla her gün köylere gider ve denetimlerde bulunur.
Yıl 1918’e gelmiştir. Hüseyin Efendi, ailesinin de bilmediği bir emirle doru (beyaz) renkli atına biner Selçuk, Aydın, Nazilli, Denizli, Antalya’ya da uğrayacağı uzun yolculuğuna çıkar. Gittiği yerlerde şehirlerin, kasabaların, köylerin camilerinde halkı birlik ve beraberliğe çağırır. Peygamberin katıldığı savaşları anlatır. Menkıbeler anlatır.
Uzun bir yolculuktan sonra bir gün akşam üstü memleketi Hocaköy’e ulaşan Hüseyin Efendi, akşam ezanını köyünde okur ve güzel sesiyle köylüyü mest eder. Cami imamı, ‘Bu zat kimdir?’ diye sorunca, Çilomar Dedem, ‘Yeğenim Hüseyin’ der. Hüseyin Efendi, yolculuğu boyunca birçok yerde yaptığı etkili vaazlarından birini köylülerine yapar. Köylüler, vaazdan çok etkilenir. Hüzünlenip ağlarlar.
Çilomar Dedem, Hüseyin Efendiyi eve götürür. Yemekten sonra hoşbeş sohbetten sonra Dedem, Hüseyin Efendiye, ‘Hayırdır inşallah!’ diye seslenir. O yıllar eşkıyaların kol gezdiği ve yol kestiği bir dönem. Mevsim sonbahardır. ‘Bu ziyaret de neyin nesi?’ der.
Yeğeni Hüseyin Efendi, ‘Amca vazifeliyim’ der ve konuyu geçiştirir. Hüseyin Efendi, halkı yaşanan savaş ve işgale karşı manevi anlamda örgütlemiştir. Köyde bir hafta kalır. Bu arada çevre köyleri de ziyaret eder ve oralarda da vaazlar verir. Sonra Tire’ye geri döner.
Sevgili Tireliler, yıl 1919 Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Samsun’a çıkar. Padişah Vahdettin, komutanları ve ilim ehli kişileri Anadolu’ya örgütlenme yapsınlar diye göndermiştir.
Tire’de yaşamaya devam eden Hüseyin Efendi, güneş gibi bir zatmış. Sadece Türkler değil, Rumu, Yahudisi, Ermenisi hepsi kendisini severmiş. Ecdadımız, atamız Fatih Sultan Mehmet Han’ın farklı kökenlerden halkı bir arada yaşatması gibi Tire’de bir arada yaşamaktaydılar.
Yıl 1920, 1921 olur. Yurdumuzu, bölgemizi düşman işgal eder. Hüseyin Efendi, işgalci Yunan müfrezesinin Tire’ye doğru geldiğini öğrenir. Yanına kendisine tercümanlık yapması için Tire’de yaşayan Rumlardan oluşan bir heyeti alarak Bekleme mevkiine gider. Oraya düşmana karşılama yapmak için gitmez!
Tire’ye giriş yapmak isteyen Yunan müfrezesinin önüne geçerek durdurur ve ‘Tire de kan dökmemesini söyler’ Rumlar sözlerini çevirir. Yunan komutan ‘Kim bu?’ diye sorunca. Rumlar, ‘Kendisi, Tire Müftüsü Hüseyin Efendi. Tirelilerin sevip saygı duyduğu bir insan.’ diye karşılık verir. Bu şekilde süren bu konuşmalar ve o tarihte o gün yaşanan bu gelişme sayesinde Yunan askerleri Tire’yi yakıp yıkmaz, vahşet yapmaz. Hüseyin Efendi’nin duruşu ve sözleri etkili olur.
İşte sevgili Tireliler Atatürk ve nice paşalar ile ilim ehli kişiler Anadolu’da öyle örgütlenmişler ki, Anadolu’dan bütün düşmanı göndermişler. Tire’den düşmanın gitmesi ile Tireliler de bayram havası yaşamıştır.
Sonrasında birileri, ki bu isimleri ben biliyorum bende saklı, Hüseyin Efendiye Rumlarla beraberdi diye iftira atmışlar.
Hüseyin Efendi, işgal yılları sonrasında görevini sürdürürken bir gün Kahrat’tan Gökçen’e atıyla camiye namaz kıldırmaya giderken atı huysuzlanmış. Gitmek istememiş. Hüseyin Efendi buna rağmen atını zorlayarak yolun devamına gitmiş. Fakat yolda kendisine pusu kuran eşkıyaların saldırısına uğramış ve orada hayatını kaybetmiş, şehit olmuş.
Sevgili Tireliler, kısa olarak anlattığım hadise bu şekilde. Elimde bunun belgeleri var. Hüseyin Efendinin itibarını iade edilmesini istiyorum. Kendisine bu şekilde iftira edenlerin karşılığını Allah verecek artık!”
HABER: KAMURAN KIZILBOĞA
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.