bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

Şevket Bahçelioğlu
Köşe Yazarı
Şevket Bahçelioğlu
 

SİLAHLANIYORUZ, AMA NİÇİN?

Geçenlerde  ABD’den bir haber izledim. Amerika’da son yıllarda okul öğrencilerine yönelik şiddet ve öldürme eylemlerini protesto etmek amacıyla bir gurup öğrenci Beyaz Saray önünde yürüyüş yapıyordu.  Hedeflerinde bireysel silahlanmayı önlemek vardı. Ellerinde  çeşitli pankartlar, sessiz ve sakince, hiçbir taşkınlığa meydan vermeden, adeta bir piknik gezintisine çıkmış gibiydiler. Ne bir polis engeli, ne tomalar, ne de tazyikli su sıkan araçlar vardı ortada. Ne güzel protesto dedim içimden. Keşke bizde de ayasamızda var olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkı da böyle engelsiz, copsuz, tazyikli susuz gerçekleştirilebilse diye iç geçirdim.   Sonra düşündüm, milletin sarayı olarak adlandırılan mekanların önünde böyle bir gösteri yürüyüşüne kim izin verir? “ Gidin başka yerlerde yapın gösterinizi “diye çocuklarımızın bile tersleneceği ihtimalini düşününce “olmayacak duaya amin deme”   diye kendi kendimi iknaya çalıştım. Evet bizim saraylar protesto yürüyüşlerine elverişli mekanlar olamaz . Bizde kimsenin görmeyeceği güzergahlar seçilir kimseler görmesin, duymasın fazla da etkili olmasın diye. Biz yatalım kalkalım bir başka anayasa değişikliğinde “ Toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkı diye bir hak yoktur, bu hak kökünden kaldırılmıştır.” Diyerek bir değişikliğe gidilmemesi için dua edelim.                                                         ABD’de çocukların bile bireysel silahlanmaya karşı eyleme geçmelerine sebep olan silahlı eylemlerden çok daha vahimi cereyan ediyor ülkemizde. Bizim veya çocuklarımızın aklına neden gelmez böyle eylemler. Gelse de niçin eyleme geçme konusunda cesaret edilemiyor.Halbuki anayasamızın 34. Mad. Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Yurdumuzda bireysel silah bulundurma, dolayısıyla kullanma hızla artmaktadır. Silah kullanma şiddetin en uç noktasıdır. Şiddet ve silah kullanmaya aşırı eğilim ise, kendini ifade yetersizliği, aşırı güvensizlik ve kişilik bozukluğuna varan psikolojik sorunlardan kaynaklanabiliyor. Bu nedenle, şiddet ve silah kullanma bir toplum sağlığı sorunudur. Sadece silah kullanma değil, silah bulundurmanın da sağlığa zararlı olduğunu biliyoruz. Silah her koşulda bireylere, aileye ve dolayısıyle tüm toplumumuza acı ve keder yaşatıyor. Sorumsuz ellerdeki silahlar sonucu peşpeşe gelen umut kırıcı olaylar hepimizin toplumsal güveninin sarsılmasına neden oluyor. İnsanımızın insanımıza değer vermemesi, eğitim eksikliği, kurumlarımızın sorumluluklarını tam olarak yerine getiremeyişi, kontrolsüz ve bilinçsiz bir ortam oluşturmakta, insanlarımız eğitim eksikliği ve psikolojik sorunlarla dejenere toplum haline geliyor ve bizleri büyük bir sorun ve karmaşayla karşı karşıya bırakıyor. Türkiye’de silahlanan bireylerin sayısı resmi rakamlara göre 20 milyondan fazlaymış. Korkunç bir rakam bu. Nüfusumuzun dörtte biri geleceklerini güven altına almak için ümidini delikli demire bağlamış demek. Özellikle siyasilerin, daha çok da iktidar sahiplerinin ötekileştirici, zıtlıklar yaratıcı söylemleriyle barut fıçısına dönmüş bir ülkenin fertleri olarak geleceğimizden endişe duymakta haksız mıyız? Allah korusun, adalet mekanızmasının da son derece yara aldığı bir ortamda herkes kendi hakkını kendi sağlama telaşına düşerse ne olur bu cennet vatanımız. Irak, Suriye başta olmak üzere tüm Ortadoğu ülkelerinde olup bitenler bize hiç mi ders olmaz. Türkiye’mizin tekrar yaşanabilir bir ülke haline hızla dönüştürülmesi gerektiğini ne zaman hatırlayacağız. Demokrasiye  yürekten inanmış bir kişi olarak hiçbir askeri darbenin yanında olmadım. Ama itiraf etmeliyim ki beğenmediğimiz 12 Eylül döneminde bile vatandaş ruhsatsız silahlarını gizli gizli getirip cami bahçelerine, okul bahçelerine yığmıştı. Şimdi ne oldu da ülkemiz yine silah deposu haline geldi. Niçin ve kime karşı silahlanma yarışına giriyoruz. Yaptığım işe göre silah ruhsatı alma hakkım olduğunu düşünüyorum ama ihtiyaç duymuyorum. Allah ihtiyaç göstermesin, kullanmak mecburiyetinde de bırakmasın. Görüp görmüş olduğum silah, kısa devre yedek subay öğrenci olarak yaptığım dört aylık askerliğimde  verilen fakat hiç kullanmadığım G 1  tüfeği oldu. Bir de bir dostum “Hocam çok geziyorsun, üzerinde hiçbir silah da bulunmadığını biliyorum, al şunu yanında bulunsun” deyip verdiği meşe odunundan özenle hazırlanmış ve sap kısmına da deriden bir bileklik takılmış bir alet verdi elime. Sanıyorum bir ay kadar arabamda bulundu sonra da Allah kötülerle karşılaştırmasın, Allah ihtiyaç duyurmasın deyip fırlatıp atmıştım. Geleceğimizi güven altına almak için silahlanmayı teşvik etmek yerine silahsızlandırmayı özendirmek, silah bulundurma ihtiyacını ortadan kaldırmak olmalıdır.
Ekleme Tarihi: 03 Nisan 2018 - Salı

SİLAHLANIYORUZ, AMA NİÇİN?

Geçenlerde  ABD’den bir haber izledim. Amerika’da son yıllarda okul öğrencilerine yönelik şiddet ve öldürme eylemlerini protesto etmek amacıyla bir gurup öğrenci Beyaz Saray önünde yürüyüş yapıyordu.  Hedeflerinde bireysel silahlanmayı önlemek vardı. Ellerinde  çeşitli pankartlar, sessiz ve sakince, hiçbir taşkınlığa meydan vermeden, adeta bir piknik gezintisine çıkmış gibiydiler. Ne bir polis engeli, ne tomalar, ne de tazyikli su sıkan araçlar vardı ortada.

Ne güzel protesto dedim içimden. Keşke bizde de ayasamızda var olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkı da böyle engelsiz, copsuz, tazyikli susuz gerçekleştirilebilse diye iç geçirdim.   Sonra düşündüm, milletin sarayı olarak adlandırılan mekanların önünde böyle bir gösteri yürüyüşüne kim izin verir? “ Gidin başka yerlerde yapın gösterinizi “diye çocuklarımızın bile tersleneceği ihtimalini düşününce “olmayacak duaya amin deme”   diye kendi kendimi iknaya çalıştım. Evet bizim saraylar protesto yürüyüşlerine elverişli mekanlar olamaz . Bizde kimsenin görmeyeceği güzergahlar seçilir kimseler görmesin, duymasın fazla da etkili olmasın diye. Biz yatalım kalkalım bir başka anayasa değişikliğinde “ Toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkı diye bir hak yoktur, bu hak kökünden kaldırılmıştır.” Diyerek bir değişikliğe gidilmemesi için dua edelim.

                                                       

ABD’de çocukların bile bireysel silahlanmaya karşı eyleme geçmelerine sebep olan silahlı eylemlerden çok daha vahimi cereyan ediyor ülkemizde. Bizim veya çocuklarımızın aklına neden gelmez böyle eylemler. Gelse de niçin eyleme geçme konusunda cesaret edilemiyor.Halbuki anayasamızın 34. Mad. Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

Yurdumuzda bireysel silah bulundurma, dolayısıyla kullanma hızla artmaktadır. Silah kullanma şiddetin en uç noktasıdır. Şiddet ve silah kullanmaya aşırı eğilim ise, kendini ifade yetersizliği, aşırı güvensizlik ve kişilik bozukluğuna varan psikolojik sorunlardan kaynaklanabiliyor. Bu nedenle, şiddet ve silah kullanma bir toplum sağlığı sorunudur. Sadece silah kullanma değil, silah bulundurmanın da sağlığa zararlı olduğunu biliyoruz. Silah her koşulda bireylere, aileye ve dolayısıyle tüm toplumumuza acı ve keder yaşatıyor.

Sorumsuz ellerdeki silahlar sonucu peşpeşe gelen umut kırıcı olaylar hepimizin toplumsal güveninin sarsılmasına neden oluyor. İnsanımızın insanımıza değer vermemesi, eğitim eksikliği, kurumlarımızın sorumluluklarını tam olarak yerine getiremeyişi, kontrolsüz ve bilinçsiz bir ortam oluşturmakta, insanlarımız eğitim eksikliği ve psikolojik sorunlarla dejenere toplum haline geliyor ve bizleri büyük bir sorun ve karmaşayla karşı karşıya bırakıyor.

Türkiye’de silahlanan bireylerin sayısı resmi rakamlara göre 20 milyondan fazlaymış. Korkunç bir rakam bu. Nüfusumuzun dörtte biri geleceklerini güven altına almak için ümidini delikli demire bağlamış demek. Özellikle siyasilerin, daha çok da iktidar sahiplerinin ötekileştirici, zıtlıklar yaratıcı söylemleriyle barut fıçısına dönmüş bir ülkenin fertleri olarak geleceğimizden endişe duymakta haksız mıyız?

Allah korusun, adalet mekanızmasının da son derece yara aldığı bir ortamda herkes kendi hakkını kendi sağlama telaşına düşerse ne olur bu cennet vatanımız. Irak, Suriye başta olmak üzere tüm Ortadoğu ülkelerinde olup bitenler bize hiç mi ders olmaz. Türkiye’mizin tekrar yaşanabilir bir ülke haline hızla dönüştürülmesi gerektiğini ne zaman hatırlayacağız.

Demokrasiye  yürekten inanmış bir kişi olarak hiçbir askeri darbenin yanında olmadım. Ama itiraf etmeliyim ki beğenmediğimiz 12 Eylül döneminde bile vatandaş ruhsatsız silahlarını gizli gizli getirip cami bahçelerine, okul bahçelerine yığmıştı. Şimdi ne oldu da ülkemiz yine silah deposu haline geldi. Niçin ve kime karşı silahlanma yarışına giriyoruz.

Yaptığım işe göre silah ruhsatı alma hakkım olduğunu düşünüyorum ama ihtiyaç duymuyorum. Allah ihtiyaç göstermesin, kullanmak mecburiyetinde de bırakmasın. Görüp görmüş olduğum silah, kısa devre yedek subay öğrenci olarak yaptığım dört aylık askerliğimde  verilen fakat hiç kullanmadığım G 1  tüfeği oldu.

Bir de bir dostum “Hocam çok geziyorsun, üzerinde hiçbir silah da bulunmadığını biliyorum, al şunu yanında bulunsun” deyip verdiği meşe odunundan özenle hazırlanmış ve sap kısmına da deriden bir bileklik takılmış bir alet verdi elime. Sanıyorum bir ay kadar arabamda bulundu sonra da Allah kötülerle karşılaştırmasın, Allah ihtiyaç duyurmasın deyip fırlatıp atmıştım.

Geleceğimizi güven altına almak için silahlanmayı teşvik etmek yerine silahsızlandırmayı özendirmek, silah bulundurma ihtiyacını ortadan kaldırmak olmalıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.