TÜRK TARİHİNDE NEVRUZ
TÜRK TARİHİNDE NEVRUZ
Nev ve Rûz kelimelerinin birleşmesiyle meydana gelen Nevruz kelimesi klasik ifadeyle; Yeni Gün anlamına gelmektedir. Yılın ilk günü yani yılbaşıdır. Nevruz, dünyadaki çeşitli Türk topluluklarında Noruz, Navrız, Ergenekon, Bozkurt, Çağan, Mart Dokuzu, Sultan Nevruz ve Mart Bozumu gibi adlarla anılmaktadır.
Nevruz yeniliklerin ve baharın müjdecisidir. Araştırmalar, Türklerin bu bayramı kutlamaya başlamalarını onların tarih sahnesine çıkışlarına kadar geriye götürmektedir. Yani Ergenekon’a kadar... Türkler, dört tarafı yüksek dağlarla çevrili bu vadiye Ergenekon adını vermişlerdir. Türkler zamanla Ergenekon’a sığmayacak kadar çoğalmışlardır. Türklerin Ergenekon’dan çıkışları Nevruz gününe rastladığından bugün, Türkler için daha o tarihlerden itibaren yeniliklerin ve özgürlüğün müjdecisi olmuştur.
Türklerin Ergenkon’dan çıkışından beri, yeni yılın başladığı gece Kök-Türkler’de kutlama, âdet haline gelmiştir. O günü “Bayram” sayarlar. Her Nevruz’da bir parça demiri ateşe salıp kızdırırlar. Önce Kağan sonra Beyler demiri kıskaçla tutup örse koyar ve çekiçle döverdi. Bu günü mukaddes bilirler, böylece tanrıya şükrederlerdi.
Nevruz; Türk Dünyasının kuzeyinden güneyine, batısından doğusuna kadar uzanan engin coğrafyada yaşayan toplulukların pek çoğu tarafından yaygın olarak kutlanan bahar bayramıdır. Bütün bayramların, dinî ve millî bir inanıştan, o toplumu ilgilendiren ortak bir hatıradan, geleneklerden, duygulardan ve tabiatın insanlara tesir eden bir olayından doğduğuna inanılır.
Kuzeydoğu Asya’dan merkezi Avrupa’ya kadar geniş bir coğrafyada yaşayan Şamanist, Budist, Hıristiyan, Musevi ve Müslüman Türk halkları arasında bugün de varlığını korumakta olan ve her yıl coşkuyla kutlanan Yılbaşı/ Bahar bayramı gibi değişik adlarla anılsa da fonksiyonel, semantik (anlam) ve pratik açılardan bir bütün olarak ortaya çıkmaktadır.
Çeşitli adlarla ve yaygın olarak Nevruz adıyla kutlanan, bu bahar bayramıyla ilgili olarak Türk topluluklarında çeşitli gelenekler meydana gelmiştir. Orta Asya’dan, Balkan Türklerine ve hatta Amerika’daki Kızılderililer’in yaşatılan âdetlerinde bu gelenekleri ve törenleri tespit edebiliyoruz.
Türk tarihine ışık tutan büyük eserlerden Ebu’l Gazi Bahadır Han’ın Şecere-i Terakkime adlı eserinde, Nizamü’l Mülk’ün Siyasetnâme, Kaşgarlı Mahmut’un Divân-ı Lügati’t – Türk’ünde Nevruz’un ne denli Türk Bayramı olduğu görülmektedir.
İşte o günlerden itibaren Nevruz; “Yılbaşı,Yeni gün” olarak kutlanmaya başlanmıştır. Yakın tarihimizde bir süre unutulmuş görünse de, günümüze kadar da Bayram olma özelliğini korumuştur. Doğu’dan Batıya pek çok toplumda benzer ifadeler çevresinde şenlikler, bayramlar kutlana geldiği söylenebilir ancak; Nevruz adı altında günümüze kadar süregelen bayram yalnızca Türkler’de ve İran’lılar da vardır. Bununla beraber, tarihi kaynaklar bize, Türk tarihinde M.Ö.1400’lere kadar giden bu kutlamaların İran’lılar da ancak 11.yy’a kadar dayandırılabildiğini göstermektedir.
Selçuklular’da Nevruz Bayramı eğlencelerinin kutlandığı, şenliklerin yapıldığı, özel yemeklerin pişirildiği, özel hediyelerin alınıp verildiği de bilinmektedir. Selçuklularda yılbaşı, güneşin koç burcuna girdiği gün olan Nevruz günü olarak kabul edilmiştir.
Osmanlı devrinde de çok canlı biçimde kutlanmaktaydı. Osmanlı ailesini çıkarmış olan Kayı Boyu’na mensup Karakeçililer’in, Karakeçili aşireti mensuplarının 21 Mart tarihinde Ertuğrul Gazi’nin türbesi etrafında toplanarak burada bayram yaptıklarını biliyoruz. Bu bayramın diğer bir adı da “Yörük Bayramı” dır.
Osmanlı Devletinin 21 Mart günü özellikle padişahın yani Sultan Nevruz tebriklerini kabul ettiği, halkın Nevruz’unu kutladığı, Nevruz şenliklerinde bulunduğu gün olması sebebiyle, 21 Mart tarihine Nevrûz-ı Sultanî, denmiştir. Yani sultana mahsus, sultan tarafından veya sultanın katılmasıyla kutlanan Nevruz günü olarak isimlendirildiği söylenir. Bu törenlerde de halka Nevrûziye denilen hediyeler dağıtılmaktaydı.
Nevruz geleneğinin; ne Sunnîlikle, ne Alevilikle, ne de Bektaşilikle doğrudan doğuş bağlantısı vardır. Nevruz İslamiyet’ten çok öncelere dayanan bir Türk geleneğidir. Yani bir dinin veya bir mezhebin bayramı değildir. Bu yüzden de herhangi bir şekilde bir mezhep adına, bir din adına veya bir “Etnik menşeî” adına bağlı gösterilmesi, istismar edilmesi “bir ayrılık unsuru” olarak sunulmaya çalışılması çok yanlıştır. Tarihin ve kültürün bütün gerçeklerine aykırıdır.
Nevruz kutlama ve uygulamaları Türk dünyasında genel olarak ortaklık arz etmektedir. Ateş Kültü, Su Kültü ve Atalar Kültü temel inanışlardır. Sabahleyin ilk iş olarak ateş yakmak, dışarıda yakılan ateşin üzerinden atlamak gibi uygulamalar ateş kültü ile ilgilidir. Nevruz günü ikinci uygulama olarak çeşmeden su alınıp yola ve eve serpilmesi, geri kalan suyun ev halkınca içilmesi; ırmak, göl ve akarsuların kenarında törenler yapılması, su üzerinden atlanması ise su kültünü yansıtmaktadır. Atalar kültü çerçevesinde bu günde eve uğurlu sayılan yaşlı bir kişi davet edilmekte, büyüklere ziyarete gidilmektedir. Mezarlıkta kutlamalar yapılıp atalar anılmaktadır. Birkaç gün önceden evler temizlenip, özel yemekler yapılarak, yeni elbiseler giyilmektedir. Nevruz günü, törenler çerçevesinde yarışmalar ve sportif karşılaşmalar yapılır. Halk oyunlarının ve geleneksel seyirlik oyunlarının oynanması yine Türk dünyasının ortak uygulamalarıdır.
Osmanlı devrinde Nevruz kutlamaları cumhuriyetin ilk yıllarında da resmi bir tören olarak görülmektedir. Günümüz Türk dünyasına baktığımızda yine aynı içtenlikle kutlanmaktadır.1991 yılında bağımsızlıklarını ilan eden Türk Cumhuriyetleri Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan ve Rusya Federasyonu bünyesindeki Tataristan, 21 Mart Ergenekon / Nevruz Bayramı’nı “Milli Bayram” olarak ilan etmişlerdir. Bugünün çoşkuyla kutlanmasına büyük önem vermektedirler. Türk kültüründen kaynaklanan Ergenekon / Nevruz Bayramı, her yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleşmiş ananevi ve temeli beş bin yıllık Türk tarihine dayalı ananevî ve milli bir bayramdır. Türkiye’de ise 1991 yılında Türk Dünyası ile birlikte ortak bir gün olarak resmi tatil olmaksızın bayram ilan edilmiştir.
Sonuç olarak Nevruz; Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan, Ergenekon’dan demir dağlarını eriterek dirilen atalarının ruhlarıyla yanan bir ateştir. Bu ateş, hiç sönmeden binlerce yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından binlerce gönlü tutuşturarak “Ortak Kültür Ocağı”nda binlerce ruhu ısıtacaktır. Avrasya’nın, Türk Aleminin Nevruz Toy’u kutlu olsun, Nevruz gülleri geleceğe umutlar taşısın.
HAZIRLAYAN:
MEHMET ÜSTÜNOL
TİRE ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ
MÜDÜR YARDIMCISI
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.