bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

Sadık Medin
Köşe Yazarı
Sadık Medin
 

ÜÇ KAFADAR İZMİR FUARINDA

(İkinci Bölüm)  Üç kafadar, Çavuş’un kahvesinde kafa kafaya vermişler,  İkiçeşmelik’teki  Meftun’a güya  özür beyan eden  bir mektup yazmışlardı. Sıra elli lirayı bir tanıdıktan temin etmeye gelmişti. Suat yan masalara bir göz attı. Tavla oynayanların arasında, hem oyun oynayan hem de nargilesini fokurdatan bankadan emekli Nazmi amcayı gördü. Birden gözleri parladı. Nazmi beye yaklaşarak: “Nazmi amca merhaba. Nasılsın?” “İyiyim, otur bir şeyler iç”  “İçmeyeyim sağ ol. Arkadaşlarla beraberiz. Bir kaç dakika görüşebilir miyiz? sizinle” “Zaten maçımız bitmek üzere. Az bekleyin görüşürüz” Bu konuşmalardan sonra maç bitiminde üç kafadar ve Nazmi amcaları başka bir masaya kurularak sohbete devam ederler. Nazmi Bey bayağı meraklanmıştır. Bir büyük olarak söze girer:   “Gençler hayırdır sabah sabah acil bir durum mu var ?” Suat arkadaşları adına alçak sesle: “Nazmi amca dün biz üç arkadaş fuardaydık. Bir yerde biraz eğlendik. Ödeme yapacak paramız çıkışmadı. Bu mektubu elli lira ile birlikte İzmir’e göndermek zorundayız. Elli lira verirseniz işimiz hallolacak. Haftaya bu kahvede ben size takdim ederim” “Gençler elli liranın lafı bile olmaz, vermesine veririm de, merak ettim. Mesele nedir ne değildir. Bir anlatsanız. Bayağı meraklandım. İzmir maceranızı sakıncası yoksa bilmek isterim. Babalarınıza anlatmam endişelenmeyin.”   “Sağ ol Nazmi amca her şeyi anlatacağız. Hatalı bir yönümüz varsa bizi uyarırsınız. Zararın neresinden dönülse kârdır demiş atalarımız” Üç kafadar İzmir maceralarını Nazmi amcalarına hiç çekinmeden anlatırlar. Üstüne üstlük göndermek üzere oldukları mektubu  hayat tecrübesinden yararlanmak ve görüşünü almak için  okuturlar. Nazmi Bey gençlerin yaşadıkları kaçamağı bir güzel  dinledikten sonra mektubu da dikkatlice okur. Üç kafadara mütebessüm bir çehreyle: “Gençler Meftun Bey’i kandırmanız hiç hoş olmamış. Adam yarın bir gün olmadık tipte adamlarla Tire’ye damlarsa. Fellik fellik sizi arayıp bulduğunda başınıza  nahoş şeyler gelirse ne yapacaksınız.? ” Suat Hemen söze girerek:     ”Nazmi Amca biz hatamızı tamir etmek için elli lira göndermeyi düşündük ve bir mektup yazdık Meftun Bey’in gönlünü almak için” “Suat’cım bu mektup gönül alıcı şekilde yazılmamış. Adamla adeta dalga geçmişsiniz. Ne demek (tabir yerindeyse felekten bir gece çaldık) bakın bakın burada da işi ileri götürmüşsünüz (fuarda içkili bir gazinoya gitse idik yirmi çarpı üç, altmış lira harcamış olacaktık) demişsiniz.” “Haklısınız Nazmi Amca. Mektubu yeniden yazarız.” “Tabii ki yeniden yazacaksınız çocuklar. Mazeret belirtir şekilde yazın. Hatta şimdi yazın ben de göreyim. Elli lirayı da alın. Elinize ne zaman geçerse verirsiniz. Acelesi yok” Üç kafadar yeniden mektup yazarlar. Özür diler tarzdaki yeni mektup şöyledir: “Meftun Abi Merhaba.   Biz sizden ayrılıp otobüsle Tire’ye döndükten sonra üzücü bir haberle karşılaştık. Düğün sahibi arkadaşın dedesi dün akşam saatlerinde vefat etmiş. Hepimizin başı sağ olsun. Kız evi ile oğlan evi arasında incir çekirdeğini doldurmayan bir meseleden dolayı tartışma çıkmış. Dedenin kalbi bu kavgaya dayanamamış, zaten seksen yaşlarındaymış, oracıkta ölmüş. Dememiz o ki düğün işi olmuyor bu durumda. Bu mektupla elli lira gönderiyoruz, gösterdiğiniz yakın ilginin tam karşılığı olmayabilir, ancak kabul edeceğinizi umar, teşekkürlerimizi sunarız.” Selamlar. Suat-Nihat-Fuat” Nazmi Bey mektubu okur. Herhangi bir hata bulamaz. ”Şimdi oldu gençler” der. Üç kafadar aldıkları parayı mektupla birlikte bir zarfa koyup postaya verirler. İki gün sonra İkiçeşmelik’teki eve gelen mektup ortalığı karıştırır. Meftun’un sinirleri gerilmiş kafasının tası atmıştır. Elli liranın bir kısmıyla eşine  mükemmel bir sofra hazırlatıp birkaç arkadaşıyla kafaları çekerler. Arkadaşlarıyla ileri geri konuşup dertleştikten sonra ortalık yatışır gibi olur ve bir mektup da O döşenir.“ Kardeşim Suat.   İki arkadaşınla birlikte hepinizi adam yerine koyup bir güzel ağırladık. Tanrı misafirimizdir diye evimizi size açtık. Yemyeşil bahçemizin çiçekli köşesinde bir masa kurdurup yedirdik içirdik. Düğüncü dümeniyle şarkılar dinleyip çengi seyrettiniz. Helali hoş olsun. Ortada Şadi Abinin güzel hatırı vardı. Sizin üçkağıt yaptığınızı nereden bilebilirdim ki. Geçen hafta gelen gençler gibi sizin dürüst olabileceğinizi zannetmişim. Elli lira ile bu iş kapanmaz. Beş yüz lira da gönderseniz öfkemi hıncımı bastıramazsınız. Alnımızda keriz yazmıyor. Enayi işareti de yok. Bu düğün işi mutlaka olacak.   Size on beş gün izin. Ya sen ya Nihat ya da Fuat evlenir, biz çalgımızla çengimizle bu eğlenceyi tertip ederiz. Biz kendimizi bu işe programladık. Bizim için gurur meselesi oldu artık. Oraya ortalığı dağıtmaya gelmeyelim. Birbirini seven iki kişi bulun, bu pazar değil öbür pazar mutlaka bu  düğün yapılacak, o kadar. Selamlar. Mastika Müzik Grubu adına- Meftun”    İzmir’den gelen mektup üç kafadarda şok etkisi yapar. Çavuş’un kahvehanesinde toplanıp ne yapacaklarını kararlaştırırlar. Nihat’ın aklına mahallelerinde komşuları olan müşterek arkadaşları Zühtü gelir.   “Komşumuz Zühtü iki senedir nişanlı. Düğün yapamadığından bir türlü evlenemiyor Zahide ile. Düğün masrafının bir kısmını karşılayacağımızı söyleriz, bakarsınız ikna olur. Biz de Meftun’a borçlu kalmaktan başımıza iş almaktan kurtuluruz” Fuat’ta, Suat’ta bu fikre balıklama dalarlar. Zühtü’yü sanayi sitesinde oto doğrultmacılığı yaptığı iş yerinde bulurlar. Çaylar içilir on dakika kadar sohbet yapılır söz sırası geldiğinde Suat: “Zühtü epeydir seninle bir araya gelememiştik, buraya gelişimizin asıl sebebi senin düğününü yapıp seni bir an önce evlendirmek.” der. “Sağ olun arkadaşlar. İyi hoş da, dükkanı açalı daha üç sene oldu. Düğün yapacak para bende ne gezer. Yarısını anca çıkarırım” “Kalan yarısı da bizden. Sen yarından tezi yok nikah işlemlerine hemen başla. Masrafların yarısı bizden. Çalgı çengi işini biz ayarlarız, bize bırak. İzmir’de tanıdık bir abi var ekibi de iyi. Tamam mı?”   “Sağ olun arkadaşlar. Vereceğiniz para az buz değil, ben ileride size azar azar öderim. Düşünmeniz yeter.” “Tamam Zühtü, kafanı takma bu konuya sen, nikah işlemlerine başla hemen. Askıydı davetiyeydi şuydu buydu derken zaman kaybetmeyelim. Düğün salonunu da biz tutuyoruz öbür pazar için hadi eyvallah.” “Öbür pazara yetişir mi, daha sonra olsa.” “Yetişir Zühtü yetişir. Bugünün işini yarına bırakmak olmaz. Mesai saati bitmek üzere sen yarın doğru Belediye evlendirme memuruna başvur. Yengemizin nüfus cüzdanını da götürmeyi unutma emi” “Unutmam. Sağ olun arkadaşlar tekrar sağ olun. Allah tuttuğunuzu altın etsin” Üç kafadar büyük bir yükten kurtulmanın rahatlığı ile soluğu Çavuşun Kahvesi’nde alırlar.   İkinci bir mektupla Meftun’un sinirlerini  yatıştırırlar. Belirlenen günde her şey dört dörtlük halledilir. Gelin damat arabasının yolunu kesenlere dahi harçlıkları (haraçları) verilir. Konuklara lokumlar, şerbetler dağıtılır, şahitlerin huzurunda nikah kıyılır, çalgılı çengili  görkemli bir düğün yapılır. Meftun ve ekibinin icra ettiği eğlenceli bir ortamda günün moda şarkıları ve türküleri söylenilir. Yeni evliler “Ben sana yandım Zühtü” ve “Zahidem” türküleriyle coştukça coşarlar. Üç kafadarın İzmir Fuar kaçamağı bir  mutlu sona vesile olmuştur. Zühtü ile Zahide evlenmişlerdir. Bize düşen söz de şöyle olur: “Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.” M.Sadık MEDİN -2 Temmuz 2009-TİRE
Ekleme Tarihi: 03 Aralık 2019 - Salı

ÜÇ KAFADAR İZMİR FUARINDA

(İkinci Bölüm) 

Üç kafadar, Çavuş’un kahvesinde kafa kafaya vermişler,  İkiçeşmelik’teki  Meftun’a güya  özür beyan eden  bir mektup yazmışlardı. Sıra elli lirayı bir tanıdıktan temin etmeye gelmişti. Suat yan masalara bir göz attı. Tavla oynayanların arasında, hem oyun oynayan hem de nargilesini fokurdatan bankadan emekli Nazmi amcayı gördü. Birden gözleri parladı. Nazmi beye yaklaşarak:

“Nazmi amca merhaba. Nasılsın?”

“İyiyim, otur bir şeyler iç”

 “İçmeyeyim sağ ol. Arkadaşlarla beraberiz. Bir kaç dakika görüşebilir miyiz? sizinle”

“Zaten maçımız bitmek üzere. Az bekleyin görüşürüz”

Bu konuşmalardan sonra maç bitiminde üç kafadar ve Nazmi amcaları başka bir masaya kurularak sohbete devam ederler.

Nazmi Bey bayağı meraklanmıştır. Bir büyük olarak söze girer:

 

“Gençler hayırdır sabah sabah acil bir durum mu var ?”

Suat arkadaşları adına alçak sesle:

“Nazmi amca dün biz üç arkadaş fuardaydık. Bir yerde biraz eğlendik. Ödeme yapacak paramız çıkışmadı. Bu mektubu elli lira ile birlikte İzmir’e göndermek zorundayız. Elli lira verirseniz işimiz hallolacak. Haftaya bu kahvede ben size takdim ederim”

“Gençler elli liranın lafı bile olmaz, vermesine veririm de, merak ettim. Mesele nedir ne değildir. Bir anlatsanız. Bayağı meraklandım. İzmir maceranızı sakıncası yoksa bilmek isterim. Babalarınıza anlatmam endişelenmeyin.”

 

“Sağ ol Nazmi amca her şeyi anlatacağız. Hatalı bir yönümüz varsa bizi uyarırsınız. Zararın neresinden dönülse kârdır demiş atalarımız”

Üç kafadar İzmir maceralarını Nazmi amcalarına hiç çekinmeden anlatırlar. Üstüne üstlük göndermek üzere oldukları mektubu  hayat tecrübesinden yararlanmak ve görüşünü almak için  okuturlar.

Nazmi Bey gençlerin yaşadıkları kaçamağı bir güzel  dinledikten sonra mektubu da dikkatlice okur.

Üç kafadara mütebessüm bir çehreyle:

“Gençler Meftun Bey’i kandırmanız hiç hoş olmamış. Adam yarın bir gün olmadık tipte adamlarla Tire’ye damlarsa. Fellik fellik sizi arayıp bulduğunda başınıza  nahoş şeyler gelirse ne yapacaksınız.? ” Suat Hemen söze girerek:

 

 

”Nazmi Amca biz hatamızı tamir etmek için elli lira göndermeyi düşündük ve bir mektup yazdık Meftun Bey’in gönlünü almak için”

“Suat’cım bu mektup gönül alıcı şekilde yazılmamış. Adamla adeta dalga geçmişsiniz. Ne demek (tabir yerindeyse felekten bir gece çaldık) bakın bakın burada da işi ileri götürmüşsünüz (fuarda içkili bir gazinoya gitse idik yirmi çarpı üç, altmış lira harcamış olacaktık) demişsiniz.”

“Haklısınız Nazmi Amca. Mektubu yeniden yazarız.”

“Tabii ki yeniden yazacaksınız çocuklar. Mazeret belirtir şekilde yazın. Hatta şimdi yazın ben de göreyim. Elli lirayı da alın. Elinize ne zaman geçerse verirsiniz. Acelesi yok” Üç kafadar yeniden mektup yazarlar. Özür diler tarzdaki yeni mektup şöyledir:

“Meftun Abi Merhaba.

 

Biz sizden ayrılıp otobüsle Tire’ye döndükten sonra üzücü bir haberle karşılaştık. Düğün sahibi arkadaşın dedesi dün akşam saatlerinde vefat etmiş. Hepimizin başı sağ olsun. Kız evi ile oğlan evi arasında incir çekirdeğini doldurmayan bir meseleden dolayı tartışma çıkmış. Dedenin kalbi bu kavgaya dayanamamış, zaten seksen yaşlarındaymış, oracıkta ölmüş. Dememiz o ki düğün işi olmuyor bu durumda. Bu mektupla elli lira gönderiyoruz, gösterdiğiniz yakın ilginin tam karşılığı olmayabilir, ancak kabul edeceğinizi umar, teşekkürlerimizi sunarız.”

Selamlar. Suat-Nihat-Fuat”

Nazmi Bey mektubu okur. Herhangi bir hata bulamaz. ”Şimdi oldu gençler” der. Üç kafadar aldıkları parayı mektupla birlikte bir zarfa koyup postaya verirler.

İki gün sonra İkiçeşmelik’teki eve gelen mektup ortalığı karıştırır. Meftun’un sinirleri gerilmiş kafasının tası atmıştır. Elli liranın bir kısmıyla eşine  mükemmel bir sofra hazırlatıp birkaç arkadaşıyla kafaları çekerler. Arkadaşlarıyla ileri geri konuşup dertleştikten sonra ortalık yatışır gibi olur ve bir mektup da O döşenir.“ Kardeşim Suat.

 

İki arkadaşınla birlikte hepinizi adam yerine koyup bir güzel ağırladık. Tanrı misafirimizdir diye evimizi size açtık. Yemyeşil bahçemizin çiçekli köşesinde bir masa kurdurup yedirdik içirdik. Düğüncü dümeniyle şarkılar dinleyip çengi seyrettiniz. Helali hoş olsun. Ortada Şadi Abinin güzel hatırı vardı. Sizin üçkağıt yaptığınızı nereden bilebilirdim ki. Geçen hafta gelen gençler gibi sizin dürüst olabileceğinizi zannetmişim. Elli lira ile bu iş kapanmaz. Beş yüz lira da gönderseniz öfkemi hıncımı bastıramazsınız. Alnımızda keriz yazmıyor. Enayi işareti de yok. Bu düğün işi mutlaka olacak.

 

Size on beş gün izin. Ya sen ya Nihat ya da Fuat evlenir, biz çalgımızla çengimizle bu eğlenceyi tertip ederiz. Biz kendimizi bu işe programladık. Bizim için gurur meselesi oldu artık. Oraya ortalığı dağıtmaya gelmeyelim. Birbirini seven iki kişi bulun, bu pazar değil öbür pazar mutlaka bu  düğün yapılacak, o kadar. Selamlar.

Mastika Müzik Grubu adına- Meftun”

 

 İzmir’den gelen mektup üç kafadarda şok etkisi yapar. Çavuş’un kahvehanesinde toplanıp

ne yapacaklarını kararlaştırırlar. Nihat’ın aklına mahallelerinde komşuları olan müşterek arkadaşları Zühtü gelir.

 

“Komşumuz Zühtü iki senedir nişanlı. Düğün yapamadığından bir türlü evlenemiyor Zahide ile. Düğün masrafının bir kısmını karşılayacağımızı söyleriz, bakarsınız ikna olur. Biz de Meftun’a borçlu kalmaktan başımıza iş almaktan kurtuluruz”

Fuat’ta, Suat’ta bu fikre balıklama dalarlar.

Zühtü’yü sanayi sitesinde oto doğrultmacılığı yaptığı iş yerinde bulurlar. Çaylar içilir on dakika kadar sohbet yapılır söz sırası geldiğinde Suat:

“Zühtü epeydir seninle bir araya gelememiştik, buraya gelişimizin asıl sebebi senin düğününü yapıp seni bir an önce evlendirmek.” der.

“Sağ olun arkadaşlar. İyi hoş da, dükkanı açalı daha üç sene oldu. Düğün yapacak para bende ne gezer. Yarısını anca çıkarırım”

“Kalan yarısı da bizden. Sen yarından tezi yok nikah işlemlerine hemen başla. Masrafların yarısı bizden. Çalgı çengi işini biz ayarlarız, bize bırak. İzmir’de tanıdık bir abi var ekibi de iyi. Tamam mı?”

 

“Sağ olun arkadaşlar. Vereceğiniz para az buz değil, ben ileride size azar azar öderim. Düşünmeniz yeter.”

“Tamam Zühtü, kafanı takma bu konuya sen, nikah işlemlerine başla hemen. Askıydı davetiyeydi şuydu buydu derken zaman kaybetmeyelim. Düğün salonunu da biz tutuyoruz öbür pazar için hadi eyvallah.”

“Öbür pazara yetişir mi, daha sonra olsa.”

“Yetişir Zühtü yetişir. Bugünün işini yarına bırakmak olmaz. Mesai saati bitmek üzere sen yarın doğru Belediye evlendirme memuruna başvur. Yengemizin nüfus cüzdanını da götürmeyi unutma emi”

“Unutmam. Sağ olun arkadaşlar tekrar sağ olun. Allah tuttuğunuzu altın etsin”

Üç kafadar büyük bir yükten kurtulmanın rahatlığı ile soluğu Çavuşun Kahvesi’nde alırlar.

 

İkinci bir mektupla Meftun’un sinirlerini  yatıştırırlar. Belirlenen günde her şey dört dörtlük halledilir. Gelin damat arabasının yolunu kesenlere dahi harçlıkları (haraçları) verilir. Konuklara lokumlar, şerbetler dağıtılır, şahitlerin huzurunda nikah kıyılır, çalgılı çengili  görkemli bir düğün yapılır.

Meftun ve ekibinin icra ettiği eğlenceli bir ortamda günün moda şarkıları ve türküleri söylenilir.

Yeni evliler “Ben sana yandım Zühtü” ve “Zahidem” türküleriyle coştukça coşarlar.

Üç kafadarın İzmir Fuar kaçamağı bir  mutlu sona vesile olmuştur.

Zühtü ile Zahide evlenmişlerdir.

Bize düşen söz de şöyle olur:

“Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.”

M.Sadık MEDİN -2 Temmuz 2009-TİRE

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.