bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

Sadık Medin
Köşe Yazarı
Sadık Medin
 

BİR NAVİGASYON HİKAYESİ

Bazı ev sahipleri nedense kiracılarından hiç memnun değillerdir. Kiracı aylık ödemelerini tam zamanında yapsa da, kira kontratındaki şartları yerine getirse de her kira artış zamanı geldiğinde önemli bir futbol maçının hakemi gibi her yıl kırmızı kartlarını mutlaka kiracılarına göstermeyi gelenek hâline getirmişlerdir.   Ödemeleri bankadaki hesaplarına yatırmaya kalksanız hemen suratları asılır. Kirayı elden vermeye kalksanız her ay buruşuk abuk sabuk bir yüzle karşılaşırsınız. Gülümseyen bir yüzle karşılaşmak istiyorsanız kira bedeline her ay kendi rızanızla güle oynaya zam yapmanız gerekir. Bereket “Kötü ev sahibi kiracıyı ev sahibi yapar” atalar sözü imdadınıza yetişir de, “İşten değil dişten artar” diyerek yıllarca yiyecekten, içecekten ve giyecekten tasarruf edip günün birinde ev sahibi olabilirsiniz.   Sadece birikimleriniz ev almaya yetmeyebilir. Evde mutlaka ikinci bir çalışan ve de anadan babadan kalan ve kalacak olan miras gelirleri ve de banka kredileri mutlaka gerekebilir. Bu ahval ve şartlara ek olarak iki de bir kuyruk kaldıran kuşu gibi ev değiştirenlerin vay hâline...   Gazetelerin üçüncü sayfa haberlerini, televizyon kameralarının takip ettiği ev sahibi-kiracı didişmelerini gün be gün izlediğinizin farkındayım.   Benim ve yakın dostlarımın başına gelen olaylardan yola çıkarak çoğu gerçek birazı kurgu olaylar demetinden bir buket oluşturup siz izan ve feraset sahibi okuyucularıma sunmak istiyorum.   Yedi sekiz yıl öncesinde Silivrikapı civarında bir apartmanın en üst dairesinin üç yıllık kiracısı idim. Kira sözleşmesinde bin dolar karşılığı Türk lirası teminat ve her yıl tüfe karşılığı artış imza altına müştereken alınmıştı. İlk yıl kira bedeli sekiz yüz lira idi.            İkinci , üçüncü ve dördüncü yıl başlarındaki  artış miktarı ev sahibi tarafından hep az bulunmuştu. Nihayetinde dördüncü yılın dördüncü ayında adresime noterden bir ihtarname ulaştı.            Gelen belgede ihtiyaçtan dolayı evi kısa zamanda boşaltmam isteniliyordu. İstanbul'un bir ucundaki oğlu artık bu dairede ikamet edecekti.            Tartışmaya gerek yoktu. Bir başka semte nasıl olsa yakında taşınacaktım. Boşalttığım daireye oğlu taşınmadığı takdirde üç yıl müddetle bu evini kiraya veremeyeceğini, boş tutmak zorunda kalacağını söylediğimde hemen gardını alıp, “Ne o? Beni tehdit mi ediyorsun” demeyi de ihmal etmedi. Aslında kibar, beyefendi görünümünde biriydi. V e lakin O'nun gözünde  paranın yüzü tüm insan yüzlerinden daha sıcaktı. Tartışmayı uzatmadık. Yakında,  bir hafta on gün içersinde daireyi boşaltacağımı söyledim. Memleketlerinde bulunan tatilcilerin ve eski yeni yüksek okul öğrencilerinin İstanbul'a dönmelerine daha bir-bir buçuk aylık bir zaman vardı. Evinin bir bir buçuk ay boş kalmasına gönlü razı değildi herhalde. Sözüm biter bitmez gülümseyen yüzüne parasal bir hüzün çöktü, “Bir ay daha kalabilirdiniz, acele edip hemen çıkmayın” dedi.             Noterden gönderdiği ihtarname aklımdan hiç çıkmıyordu. Bu daireyi hemen terk etmem gerekiyordu. Bütün taşınmalarımda anlaştığım Yol yordam Nakliyatın ofisine gittim hemen. Boşaltacağım dairedeki ev eşyalarımın hacmini incelediler. Altı metrelik bir kamyonla pazar günü geleceklerini söylediler. Nakliye ücretinde anlaşmaya vardık.             Pazar sabahı saat sekiz sularında şoför arkadaş İbrahim bey iki elemanıyla geldiler. Eşyalar iki üç saat içinde itinayla yüklendi. Altı metrelik kamyonun kasası dört metre uzunluğunda olduğu için bazı eşyalar kaldı. İbrahim bey “Yarın sabah aynı saatte daha küçük bir kamyonla geliriz” dedi.. Kalan eşyaların taşıma ücreti için ikinci bir pazarlık yapıldı. Şoför mahallinde İbrahim bey, yanında ben ve taşıyıcılardan biri yanımda diğeri eşyaların yüklendiği bölümde olmak üzere yola çıktık.             Önce Çapa'ya, daha sonra Fındıkzade'ye ve Topkapı'dan Demirkapı'ya yol aldık. Sağımda oturan taşıyıcı  Özbek bir soydaşımız.Cep telefonundan navigasyonu gideceğimiz semte göre ayarlayıp İbrahim beye verdi. Şoförümüz hem yolu gözlüyor hem de telefonun ekranındaki uyarılara uyarak direksiyon sallıyordu. Görüntülü ve sesli ikazların eşliğinde önce Mecidiyeköy'e daha sonra Cevahir AVM nin önlerine geldik. Biraz ilerleyince Sola dönerek Şişli Etfal Hastanesi'nin kenarından varacağımız yere doğru ilerledik ve yerleşeceğimiz apartmanın önünde durduk.           Eşyaların bir kısmı asansörle bir kısmı da merdivenlerden çıkarak  üç saat içersinde taşınmıştı. Elektrik su bağlanmıştı. Doğalgaz henüz açılmadığından en yakındaki pastaneden aldığımız börekler ve gelen çaylar eşliğinde kahvaltımızı da yaptık.           Pazartesi sabahı erkenden İbrahim bey ve iki elemanıyla kalan eşyaları taşımak üzere tekrar buluştuk. Taşıyıcılardan navigasyon kullanmasını bilen arkadaş biraz rahatsızlanmış  bugün yoktu, yerine başka bir eleman gelmişti. Eşyalar yine özenle , kırıp dökmeden kamyon kasasına itinayla yerleştirildi.           Saat ona doğru  yola çıktık. Bugün ki yeni arkadaş navigasyonu kullanma konusunda daha az deneyimliydi. Ara sıra kâh bana, kâh şoförümüze nasıl kullanılacağını soruyordu. Bu hengamede Cevahir AVM civarındaki trafik sıkışıklığında , kalkış yerini yeni taşınılan ev, varılacak yeri de boşaltılan evi belirtmiş olmalı ki, navigasyon bizi ters yöne yönlendirdi. Önce Kasımpaşa taraflarına savrulduk. Bir baktık ki Unkapanı köprüsüne girmişiz. Saraçhane, Aksaray derken Fındıkzade'deyiz. O sıra eski ev sahibimden telefon geldi, Dün uydu çanak antenini almayı unutmuşuz. Unutulan eşya yüzünden yine, terk ettiğimiz apartmanın önündeydik.              Bir de ne görelim !...Eski ev sahibim apartmanın önüne üç dört masa atmış, Arkadaşlarını, dostlarını-ahbaplarını toplamış kiracıdan kurtulma ziyafeti çekmiyor mu!..Zayıfı şişmanı, az tanıdığı - çok tanıdığı, hapur hupur lahmacunları yiyiyor, ayranları lüpür lüpür götürmüyorlar mı!...               Tanıyan komşular ısrarla bizi de davet ediyorlar. Teşekkür edip acele işimizin olduğunu söylüyoruz. İbrahim bey navigasyondan anlayan taşıyıcıyı telefonla arıyor. Dünkü arkadaşa hemen geliyor. Geçmiş olsun diyoruz. Daha iyi olduğunu söylüyor. Kalan eşyalar ve uydu anteni  ile birlikte dün olduğu gibi aynı güzergahı kullanarak yola revan oluyoruz.   Mehmet Sadık Medin-  11 Ocak 2024- Tire
Ekleme Tarihi: 20 Ocak 2024 - Cumartesi

BİR NAVİGASYON HİKAYESİ

Bazı ev sahipleri nedense kiracılarından hiç memnun değillerdir. Kiracı aylık ödemelerini tam zamanında yapsa da, kira kontratındaki şartları yerine getirse de her kira artış zamanı geldiğinde önemli bir futbol maçının hakemi gibi her yıl kırmızı kartlarını mutlaka kiracılarına göstermeyi gelenek hâline getirmişlerdir.

 

Ödemeleri bankadaki hesaplarına yatırmaya kalksanız hemen suratları asılır. Kirayı elden vermeye kalksanız her ay buruşuk abuk sabuk bir yüzle karşılaşırsınız. Gülümseyen bir yüzle karşılaşmak istiyorsanız kira bedeline her ay kendi rızanızla güle oynaya zam yapmanız gerekir. Bereket “Kötü ev sahibi kiracıyı ev sahibi yapar” atalar sözü imdadınıza yetişir de, “İşten değil dişten artar” diyerek yıllarca yiyecekten, içecekten ve giyecekten tasarruf edip günün birinde ev sahibi olabilirsiniz.

 

Sadece birikimleriniz ev almaya yetmeyebilir. Evde mutlaka ikinci bir çalışan ve de anadan babadan kalan ve kalacak olan miras gelirleri ve de banka kredileri mutlaka gerekebilir. Bu ahval ve şartlara ek olarak iki de bir kuyruk kaldıran kuşu gibi ev değiştirenlerin vay hâline...

 

Gazetelerin üçüncü sayfa haberlerini, televizyon kameralarının takip ettiği ev sahibi-kiracı didişmelerini gün be gün izlediğinizin farkındayım.

 

Benim ve yakın dostlarımın başına gelen olaylardan yola çıkarak çoğu gerçek birazı kurgu olaylar demetinden bir buket oluşturup siz izan ve feraset sahibi okuyucularıma sunmak istiyorum.

 

Yedi sekiz yıl öncesinde Silivrikapı civarında bir apartmanın en üst dairesinin üç yıllık kiracısı idim. Kira sözleşmesinde bin dolar karşılığı Türk lirası teminat ve her yıl tüfe karşılığı artış imza altına müştereken alınmıştı. İlk yıl kira bedeli sekiz yüz lira idi.

         

 İkinci , üçüncü ve dördüncü yıl başlarındaki  artış miktarı ev sahibi tarafından hep az bulunmuştu. Nihayetinde dördüncü yılın dördüncü ayında adresime noterden bir ihtarname ulaştı.

          

Gelen belgede ihtiyaçtan dolayı evi kısa zamanda boşaltmam isteniliyordu. İstanbul'un bir ucundaki oğlu artık bu dairede ikamet edecekti.

          

Tartışmaya gerek yoktu. Bir başka semte nasıl olsa yakında taşınacaktım. Boşalttığım daireye oğlu taşınmadığı takdirde üç yıl müddetle bu evini kiraya veremeyeceğini, boş tutmak zorunda kalacağını söylediğimde hemen gardını alıp, “Ne o? Beni tehdit mi ediyorsun” demeyi de ihmal etmedi. Aslında kibar, beyefendi görünümünde biriydi. V e lakin O'nun gözünde  paranın yüzü tüm insan yüzlerinden daha sıcaktı. Tartışmayı uzatmadık. Yakında,  bir hafta on gün içersinde daireyi boşaltacağımı söyledim. Memleketlerinde bulunan tatilcilerin ve eski yeni yüksek okul öğrencilerinin İstanbul'a dönmelerine daha bir-bir buçuk aylık bir zaman vardı. Evinin bir bir buçuk ay boş kalmasına gönlü razı değildi herhalde. Sözüm biter bitmez gülümseyen yüzüne parasal bir hüzün çöktü, “Bir ay daha kalabilirdiniz, acele edip hemen çıkmayın” dedi.

           

Noterden gönderdiği ihtarname aklımdan hiç çıkmıyordu. Bu daireyi hemen terk etmem gerekiyordu. Bütün taşınmalarımda anlaştığım Yol yordam Nakliyatın ofisine gittim hemen. Boşaltacağım dairedeki ev eşyalarımın hacmini incelediler. Altı metrelik bir kamyonla pazar günü geleceklerini söylediler. Nakliye ücretinde anlaşmaya vardık.

           

Pazar sabahı saat sekiz sularında şoför arkadaş İbrahim bey iki elemanıyla geldiler. Eşyalar iki üç saat içinde itinayla yüklendi. Altı metrelik kamyonun kasası dört metre uzunluğunda olduğu için bazı eşyalar kaldı. İbrahim bey “Yarın sabah aynı saatte daha küçük bir kamyonla geliriz” dedi.. Kalan eşyaların taşıma ücreti için ikinci bir pazarlık yapıldı. Şoför mahallinde İbrahim bey, yanında ben ve taşıyıcılardan biri yanımda diğeri eşyaların yüklendiği bölümde olmak üzere yola çıktık.

           

Önce Çapa'ya, daha sonra Fındıkzade'ye ve Topkapı'dan Demirkapı'ya yol aldık. Sağımda oturan taşıyıcı  Özbek bir soydaşımız.Cep telefonundan navigasyonu gideceğimiz semte göre ayarlayıp İbrahim beye verdi. Şoförümüz hem yolu gözlüyor hem de telefonun ekranındaki uyarılara uyarak direksiyon sallıyordu. Görüntülü ve sesli ikazların eşliğinde önce Mecidiyeköy'e daha sonra Cevahir AVM nin önlerine geldik. Biraz ilerleyince Sola dönerek Şişli Etfal Hastanesi'nin kenarından varacağımız yere doğru ilerledik ve yerleşeceğimiz apartmanın önünde durduk.

         

Eşyaların bir kısmı asansörle bir kısmı da merdivenlerden çıkarak  üç saat içersinde taşınmıştı. Elektrik su bağlanmıştı. Doğalgaz henüz açılmadığından en yakındaki pastaneden aldığımız börekler ve gelen çaylar eşliğinde kahvaltımızı da yaptık.

         

Pazartesi sabahı erkenden İbrahim bey ve iki elemanıyla kalan eşyaları taşımak üzere tekrar buluştuk. Taşıyıcılardan navigasyon kullanmasını bilen arkadaş biraz rahatsızlanmış  bugün yoktu, yerine başka bir eleman gelmişti. Eşyalar yine özenle , kırıp dökmeden kamyon kasasına itinayla yerleştirildi.

        

 Saat ona doğru  yola çıktık. Bugün ki yeni arkadaş navigasyonu kullanma konusunda daha az deneyimliydi. Ara sıra kâh bana, kâh şoförümüze nasıl kullanılacağını soruyordu. Bu hengamede Cevahir AVM civarındaki trafik sıkışıklığında , kalkış yerini yeni taşınılan ev, varılacak yeri de boşaltılan evi belirtmiş olmalı ki, navigasyon bizi ters yöne yönlendirdi. Önce Kasımpaşa taraflarına savrulduk. Bir baktık ki Unkapanı köprüsüne girmişiz. Saraçhane, Aksaray derken Fındıkzade'deyiz. O sıra eski ev sahibimden telefon geldi, Dün uydu çanak antenini almayı unutmuşuz. Unutulan eşya yüzünden yine, terk ettiğimiz apartmanın önündeydik.

           

 Bir de ne görelim !...Eski ev sahibim apartmanın önüne üç dört masa atmış, Arkadaşlarını, dostlarını-ahbaplarını toplamış kiracıdan kurtulma ziyafeti çekmiyor mu!..Zayıfı şişmanı, az tanıdığı - çok tanıdığı, hapur hupur lahmacunları yiyiyor, ayranları lüpür lüpür götürmüyorlar mı!...

             

Tanıyan komşular ısrarla bizi de davet ediyorlar. Teşekkür edip acele işimizin olduğunu söylüyoruz. İbrahim bey navigasyondan anlayan taşıyıcıyı telefonla arıyor. Dünkü arkadaşa hemen geliyor. Geçmiş olsun diyoruz. Daha iyi olduğunu söylüyor. Kalan eşyalar ve uydu anteni  ile birlikte dün olduğu gibi aynı güzergahı kullanarak yola revan oluyoruz.

 

Mehmet Sadık Medin-  11 Ocak 2024- Tire

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.