bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

Cüneyt Tanyeri
Köşe Yazarı
Cüneyt Tanyeri
 

ELEŞTİRME YANARSIN

Eleştiride iki şey çok önemlidir: İlki eleştirinin okunabilirliği/dinlenebilirliği, ikincisi eleştirinin düzeyi… Gerçekten de süslü, yukardan bakan, eleştirenin kendini tatminine yönelik bir eğilim, eleştirinin amacına ters düştüğü gibi karşısındakine de bir yararı olmaz. Okunabilir/dinlenebilir bir eleştiri, en kısa yoldan temel düşünceyi verebilmelidir.   Türklerde yazılı ilk eleştiriyi Orhun Abideleri’nde görürüz. Kültigin abidesinin güney cephesindeki şu cümleler, bir liderin milletine yönelik uyarısı ve eleştirisidir: “Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa, kabilesi, milleti, akrabasına kadar barındırmazmış. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanırsan Türk milleti öldün; Türk milleti öleceksin! Güneyde Çogay Ormanı’na, Tögültün Ovası’na konayım dersen Türk milleti öleceksin!”     Eleştiri, karşımızdaki insana, doğrunun ve yanlışın neler olduğunu net olarak anlayacağı bir şekilde yapılır. Zaman zaman ironi de katarak, olumsuz bir şeyi yapıcı bir şekilde anlatarak konunun daha iyi anlaşılmasını da sağlamak mümkün. Bu konuda mizahın etkisini de göz ardı edemeyiz. İstiklâl Marşı şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’un baytar (veteriner) olduğunu bilenlerden biri, onu belki küçük düşürmek amacıyla: “Affedersiniz, sizin için baytar diyorlar.” der, Âkif, istifini bozmadan: “Evet, yoksa bir yeriniz mi ağrıyordu?” diye cevap verir. İşte nüktedan bir dille karşısındakini küçük düşürmeye yeltenen sözleri de bu şekilde ortadan kaldırılabiliyor ve insanın hatasını anlamasını sağlayabiliyor. Ama böylesi bir konuşmada her iki taraf da olumsuz tutumlarını devam ettirirse ortaya anlamsız bir kavga, hatta dövüşmeye varan sonuçlar çıkabilir. Günümüzde bunun örneklerini görmüyor muyuz? Kötü sözler sonucunda yaralananlar hatta ölenler dahi var. Burada bir hata var; insan dediğimiz varlık düşünmeyi bilir. İyi düşünmesi için de okuması gerekir. Bizler ihtiyaç listemizin en sonuna okuma eylemini koymaya devam edersek, birbirimizle hem düzgün konuşamayacak hem de birbirimizi hiç anlamayacağız. Birbirimizi anlamadığımız için de kendi kurguladığımız düşüncelerle birbirimize hakaret etmeye, belki darp etmeye kadar birçok fiile başvuracağız.     Bazı kavramları yanlış bilmemiz, yanlış kullanmamızın sonucunda ortaya daima yanlış durumlar çıkar. Eleştiri kültürünün bizi yanlıştan çıkarması, doğruyu da en güzel şekilde ifade etme biçimi olarak ortaya çıkarması gerekirken, bugün eleştirinin yanlış anlaşılması sonucunda çok kırıcı durumlar da ortaya çıkabiliyor. Mesela yeni çıkan edebî bir eseri okuyan kişinin eseri çok kötü bir şekilde eleştirmesi onun doğru bir iş yaptığını ortaya koymaz. Eleştiri, muhatabına nerelerde yanlış yaptığını yapıcı bir dille ifade etmesiyle amacına ulaşabilir. Örneğin bir makam eleştirilebilir. Bu eleştiri kişisel değildir. Makam eleştirisi sırasında, işlerin daha iyi yürütülmesi amacı vardır. O makamdaki kişi de bu eleştiriden faydalanmalı, eleştirenlere karşı kin duyguları beslememelidir. Aksi durum, eleştiri olmaktan çıkar hakarete ulaşır ki bunun iki taraf için de bir faydası yoktur.     Zaman zaman rastladığımız kendini “Doğrucu Davut” diye tanıtıp çok kırıcı bir şekilde eleştiren insanların, herkese tepeden bakıp tek doğru kendisiymiş gibi görme hastalığından da kurtulmaları gerekir. İnsan, hatadan arındırılmış değildir. Nasıl ki insanın gelişim evresinde emekleme dönemi, düşe kalka yola devam etme evresi varsa, yaptığı iş ve işlerde de evreler vardır.   Tabi bu evrelerde hatalar yapmak da kaçınılmaz ama önemli olan, bu hatalardan ders almak ve bu yanılgıya/hataya bir daha düşmemektir. Eleştiri kültürü, bizi hatalarımızdan, yanılgılarımızdan az da olsa koparamıyorsa, biz henüz eleştirinin ne demek olduğunu hâlâ anlamamışız demektir. İşte o zaman karşımızdaki kişiyi tehdit eder, onun hakkında kötü sözler söylemeye başlarız. Ha bir de eleştiriyi kaldıramayıp telefonla tehdit edenler var ki onların cehaletine yanarım. Neden mi? Çünkü günümüz teknolojisi ile telefon konuşmaları da kayıt altına alınıyor. Sakın kaş yapayım derken göz çıkarmayın. Siz en iyisi eleştirileri dinleyin ve onlardan faydalanın derim. Dostlar edebiyatla kalın ama umutsuz kalmayın.  
Ekleme Tarihi: 12 Ocak 2020 - Pazar

ELEŞTİRME YANARSIN

Eleştiride iki şey çok önemlidir: İlki eleştirinin okunabilirliği/dinlenebilirliği, ikincisi eleştirinin düzeyi… Gerçekten de süslü, yukardan bakan, eleştirenin kendini tatminine yönelik bir eğilim, eleştirinin amacına ters düştüğü gibi karşısındakine de bir yararı olmaz. Okunabilir/dinlenebilir bir eleştiri, en kısa yoldan temel düşünceyi verebilmelidir.

 

Türklerde yazılı ilk eleştiriyi Orhun Abideleri’nde görürüz. Kültigin abidesinin güney cephesindeki şu cümleler, bir liderin milletine yönelik uyarısı ve eleştirisidir: “Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa, kabilesi, milleti, akrabasına kadar barındırmazmış. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanırsan Türk milleti öldün; Türk milleti öleceksin! Güneyde Çogay Ormanı’na, Tögültün Ovası’na konayım dersen Türk milleti öleceksin!”

 

 

Eleştiri, karşımızdaki insana, doğrunun ve yanlışın neler olduğunu net olarak anlayacağı bir şekilde yapılır. Zaman zaman ironi de katarak, olumsuz bir şeyi yapıcı bir şekilde anlatarak konunun daha iyi anlaşılmasını da sağlamak mümkün. Bu konuda mizahın etkisini de göz ardı edemeyiz. İstiklâl Marşı şairimiz Mehmet Âkif Ersoy’un baytar (veteriner) olduğunu bilenlerden biri, onu belki küçük düşürmek amacıyla: “Affedersiniz, sizin için baytar diyorlar.” der, Âkif, istifini bozmadan: “Evet, yoksa bir yeriniz mi ağrıyordu?” diye cevap verir. İşte nüktedan bir dille karşısındakini küçük düşürmeye yeltenen sözleri de bu şekilde ortadan kaldırılabiliyor ve insanın hatasını anlamasını sağlayabiliyor. Ama böylesi bir konuşmada her iki taraf da olumsuz tutumlarını devam ettirirse ortaya anlamsız bir kavga, hatta dövüşmeye varan sonuçlar çıkabilir. Günümüzde bunun örneklerini görmüyor muyuz? Kötü sözler sonucunda yaralananlar hatta ölenler dahi var. Burada bir hata var; insan dediğimiz varlık düşünmeyi bilir. İyi düşünmesi için de okuması gerekir. Bizler ihtiyaç listemizin en sonuna okuma eylemini koymaya devam edersek, birbirimizle hem düzgün konuşamayacak hem de birbirimizi hiç anlamayacağız. Birbirimizi anlamadığımız için de kendi kurguladığımız düşüncelerle birbirimize hakaret etmeye, belki darp etmeye kadar birçok fiile başvuracağız.

 

 

Bazı kavramları yanlış bilmemiz, yanlış kullanmamızın sonucunda ortaya daima yanlış durumlar çıkar. Eleştiri kültürünün bizi yanlıştan çıkarması, doğruyu da en güzel şekilde ifade etme biçimi olarak ortaya çıkarması gerekirken, bugün eleştirinin yanlış anlaşılması sonucunda çok kırıcı durumlar da ortaya çıkabiliyor. Mesela yeni çıkan edebî bir eseri okuyan kişinin eseri çok kötü bir şekilde eleştirmesi onun doğru bir iş yaptığını ortaya koymaz. Eleştiri, muhatabına nerelerde yanlış yaptığını yapıcı bir dille ifade etmesiyle amacına ulaşabilir. Örneğin bir makam eleştirilebilir. Bu eleştiri kişisel değildir. Makam eleştirisi sırasında, işlerin daha iyi yürütülmesi amacı vardır. O makamdaki kişi de bu eleştiriden faydalanmalı, eleştirenlere karşı kin duyguları beslememelidir. Aksi durum, eleştiri olmaktan çıkar hakarete ulaşır ki bunun iki taraf için de bir faydası yoktur.

 

 

Zaman zaman rastladığımız kendini “Doğrucu Davut” diye tanıtıp çok kırıcı bir şekilde eleştiren insanların, herkese tepeden bakıp tek doğru kendisiymiş gibi görme hastalığından da kurtulmaları gerekir.

İnsan, hatadan arındırılmış değildir. Nasıl ki insanın gelişim evresinde emekleme dönemi, düşe kalka yola devam etme evresi varsa, yaptığı iş ve işlerde de evreler vardır.

 

Tabi bu evrelerde hatalar yapmak da kaçınılmaz ama önemli olan, bu hatalardan ders almak ve bu yanılgıya/hataya bir daha düşmemektir. Eleştiri kültürü, bizi hatalarımızdan, yanılgılarımızdan az da olsa koparamıyorsa, biz henüz eleştirinin ne demek olduğunu hâlâ anlamamışız demektir. İşte o zaman karşımızdaki kişiyi tehdit eder, onun hakkında kötü sözler söylemeye başlarız. Ha bir de eleştiriyi kaldıramayıp telefonla tehdit edenler var ki onların cehaletine yanarım. Neden mi? Çünkü günümüz teknolojisi ile telefon konuşmaları da kayıt altına alınıyor. Sakın kaş yapayım derken göz çıkarmayın. Siz en iyisi eleştirileri dinleyin ve onlardan faydalanın derim.

Dostlar edebiyatla kalın ama umutsuz kalmayın.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.