bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

Cüneyt Tanyeri
Köşe Yazarı
Cüneyt Tanyeri
 

IŞIĞIMIZSIN, GURURUMUZSUN ATA’M

Birkaç gün önce 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’mızı kutladık ama bu kez evlerimizde salgından korunmak zorundaydık. Bu nedenle sadece İstiklal Marşı’mızı söyleyebildik balkonlarımızdan. Mustafa Kemal’in Samsun’a bir umut olarak çıkışının üzerinden tam 101 yıl geçmiş. Ben de oturup Ata’mızın fotoğraflarına baktım uzun uzun. Bu fotoğraflar arsında tenis maçı izlerken fotoğrafı var, yüzerken fotoğrafı var, sahilde kumda otururken, kürek çekerken, at binerken, konser izlerken, zeybek oynarken, dans ederken, heykel incelerken, salıncakta çocuk gibi gülerek sallanırken bile fotoğrafı var.   Bu fotoğraflara bakarken, “Aman Allah'ım!” dedim, “Bu kadar güzel ve örnek insan nasıl olabilir?”   Ama oldu, bütün dünya gördü, halen görmekte işte!   Hayvanlarla fotoğrafları var, çocuklarla, okulda genç kızlarla, delikanlılarla, cephede askerlerle, komutanlarla; dahası köylülerle, şairlerle, yazarlarla, sanatçılarla...   Aşık olmuşluğu da var, oturup rakı içmişliği de.   Dua etmişliği de var, vaaz vermişliği de.   "Bana yeniden üniformamı giydirtmeyin!" deyip ültimatom vermişliği de var.   Tek bir ağacı kesmemek için koca köşkü yürütmüşlüğü de var, bozkır Ankara'ya Atatürk Orman Çiftliği'ni kurmuşluğu da...   Kalbine kurşun yemişliği de var ülkesi için; savaştan savaşa koşmuşluğu da.   Cepheden cepheye koşarken o güzelim ayaklarını asker potinlerinden çıkarmamışlığı, askeri tayınını yemeden sofraya oturmamışlığı da var; birçok ülke liderini sofrasında ağırlamışlığı da... Ama ne acıdır ki "Evde yiyecek kalmadı oğul" diye mektup yazan anacığına:   "Bu para Milli Mücadele’nin parasıdır. Vatanı kurtarmak için topladık, konunun ehemmiyeti büyük, size şu an para gönderemem anacığım, şimdilik evdeki halıları satın” demişliği de var.   Ve tarihin görüp göreceği en yoksul, en çaresiz savaşlarından birinde "Geldikleri gibi giderler!.." demişliği de var.   Ömrünü, emeğini, aklını, sevgisini milletine verdiği gibi tüm malını mülkünü de milletine bağışlayıp geçmiş bir Ata’mız var.   Söyleyin bana, kaç babayiğit yapabilir şimdi bunu?   Ha bir de:   "Bize uymuyor ilgilenmiyoruz; düzenleyip yeniden göndersinler, bakarız" deyip Birleşmiş Milletler Cemiyeti kurallarının değişmesine sebep olmuşluğu da var.   Bunu ondan sonra kim yapabilmiş, onu da sorarım!   Yurdu sevmek nasıl olur göstermiş, yaşamış bir Atamız var.   Yetmezmiş gibi; yemesiyle, içmesiyle, oturmasıyla kalkmasıyla, çatal bıçak tutmasıyla, sigarasını yakmasıyla dahi zarafet timsali bir Atamız var.   Avrupa'dan önce kadına değer vermiş, ona seçme ve seçilme hakkı vermiş, kadını insan makamına layık hale getiren düzenlemeler yapmış, "Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın!" demiş; Müzeyyen Senar'ı, Safiye Ayla'yı takdir ederek, severek dinlemiş bir Atamız var...   “Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir” diyebilmiş bir Atamız var ve hâlâ ışık tutuyor bize.   Unutmadan! “Bir gecede cahil kaldık!” diyenler soruyorum size, ne okuyordunuz da okuyamaz oldunuz?   Hangi bilimde, hangi fende ilerdeydiniz? Buluşlarınız, teknolojiniz, endüstriniz neydi? Matbaa bile kaç yıl sonra geldi, araştırın da öğrenin hele bir!   Ayrıca halk zaten öz Türkçe konuşuyordu, yoksa Yunus Emre'nin, Karacaoğlan'ın, Mevlâna'nın, Pir Sultan Abdal'ın ve daha nicesinin dilini anlayabilir miydi? Onların eserleri günümüze gelebilir miydi? Ve dahi bugün adına Eski Anadolu Türkçesi dediğimiz dilde o "cönkler" oluşabilir miydi?   Türk halkına verilmiş en büyük şanstı Mustafa Kemal Atatürk. Atatürk'ü sevmek yurdu sevmek demektir, yurdu sevmek de Atatürk 'ü sevmektir. Çünkü o; savaşları, yokluğu görmüştü.   Fabrikalar üniversiteler, atölyeler, hastaneler kurmuş, Osmanlı'dan kalan tüm dış borçları da ödemişti. Evet, ödemişti ve bir güne bir gün sitem etmemişti.   O, hep en yüce hislerle milletine muhabbet beslerdi. Kul olmaya alışmış bu teb'a cumhuriyete alışır mı, diye sormamıştı. Çünkü o başkomutan, ebedî lider, güzel insan Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı verirken cephede, köyde, kırsalda, kentte yakinen tanıdığı bu milletin yetiştireceği evlatlardan emindi.   Nutku yazdı; hesap verdi, akıl verdi, yol gösterdi.   İçimizin sızısıyla diyoruz ki: Adını, izini silmek isteyenlere inat ışığımızsın, gururumuzsun Atam.   Ve her geçen gün sadece bizler değil, dünya anlıyor, kavrıyor seni. Ve yaptıklarını ve söylediklerini...   Seni seven tüm güzel insanların kalbindesin, onlar da senin yolunda sevginle, daima, sonsuza dek!   Dostlar, edebiyatla kalın ama asla umutsuz kalmayın!  
Ekleme Tarihi: 22 Mayıs 2020 - Cuma

IŞIĞIMIZSIN, GURURUMUZSUN ATA’M

Birkaç gün önce 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’mızı kutladık ama bu kez evlerimizde salgından korunmak zorundaydık. Bu nedenle sadece İstiklal Marşı’mızı söyleyebildik balkonlarımızdan. Mustafa Kemal’in Samsun’a bir umut olarak çıkışının üzerinden tam 101 yıl geçmiş. Ben de oturup Ata’mızın fotoğraflarına baktım uzun uzun. Bu fotoğraflar arsında tenis maçı izlerken fotoğrafı var, yüzerken fotoğrafı var, sahilde kumda otururken, kürek çekerken, at binerken, konser izlerken, zeybek oynarken, dans ederken, heykel incelerken, salıncakta çocuk gibi gülerek sallanırken bile fotoğrafı var.

 

Bu fotoğraflara bakarken, “Aman Allah'ım!” dedim, “Bu kadar güzel ve örnek insan nasıl olabilir?”

 

Ama oldu, bütün dünya gördü, halen görmekte işte!

 

Hayvanlarla fotoğrafları var, çocuklarla, okulda genç kızlarla, delikanlılarla, cephede askerlerle, komutanlarla; dahası köylülerle, şairlerle, yazarlarla, sanatçılarla...

 

Aşık olmuşluğu da var, oturup rakı içmişliği de.

 

Dua etmişliği de var, vaaz vermişliği de.

 

"Bana yeniden üniformamı giydirtmeyin!" deyip ültimatom vermişliği de var.

 

Tek bir ağacı kesmemek için koca köşkü yürütmüşlüğü de var, bozkır Ankara'ya Atatürk Orman Çiftliği'ni kurmuşluğu da...

 

Kalbine kurşun yemişliği de var ülkesi için; savaştan savaşa koşmuşluğu da.

 

Cepheden cepheye koşarken o güzelim ayaklarını asker potinlerinden çıkarmamışlığı, askeri tayınını yemeden sofraya oturmamışlığı da var; birçok ülke liderini sofrasında ağırlamışlığı da... Ama ne acıdır ki "Evde yiyecek kalmadı oğul" diye mektup yazan anacığına:

 

"Bu para Milli Mücadele’nin parasıdır. Vatanı kurtarmak için topladık, konunun ehemmiyeti büyük, size şu an para gönderemem anacığım, şimdilik evdeki halıları satın” demişliği de var.

 

Ve tarihin görüp göreceği en yoksul, en çaresiz savaşlarından birinde "Geldikleri gibi giderler!.." demişliği de var.

 

Ömrünü, emeğini, aklını, sevgisini milletine verdiği gibi tüm malını mülkünü de milletine bağışlayıp geçmiş bir Ata’mız var.

 

Söyleyin bana, kaç babayiğit yapabilir şimdi bunu?

 

Ha bir de:

 

"Bize uymuyor ilgilenmiyoruz; düzenleyip yeniden göndersinler, bakarız" deyip Birleşmiş Milletler Cemiyeti kurallarının değişmesine sebep olmuşluğu da var.

 

Bunu ondan sonra kim yapabilmiş, onu da sorarım!

 

Yurdu sevmek nasıl olur göstermiş, yaşamış bir Atamız var.

 

Yetmezmiş gibi; yemesiyle, içmesiyle, oturmasıyla kalkmasıyla, çatal bıçak tutmasıyla, sigarasını yakmasıyla dahi zarafet timsali bir Atamız var.

 

Avrupa'dan önce kadına değer vermiş, ona seçme ve seçilme hakkı vermiş, kadını insan makamına layık hale getiren düzenlemeler yapmış, "Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın!" demiş; Müzeyyen Senar'ı, Safiye Ayla'yı takdir ederek, severek dinlemiş bir Atamız var...

 

“Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir” diyebilmiş bir Atamız var ve hâlâ ışık tutuyor bize.

 

Unutmadan! “Bir gecede cahil kaldık!” diyenler soruyorum size, ne okuyordunuz da okuyamaz oldunuz?

 

Hangi bilimde, hangi fende ilerdeydiniz? Buluşlarınız, teknolojiniz, endüstriniz neydi? Matbaa bile kaç yıl sonra geldi, araştırın da öğrenin hele bir!

 

Ayrıca halk zaten öz Türkçe konuşuyordu, yoksa Yunus Emre'nin, Karacaoğlan'ın, Mevlâna'nın, Pir Sultan Abdal'ın ve daha nicesinin dilini anlayabilir miydi? Onların eserleri günümüze gelebilir miydi? Ve dahi bugün adına Eski Anadolu Türkçesi dediğimiz dilde o "cönkler" oluşabilir miydi?

 

Türk halkına verilmiş en büyük şanstı Mustafa Kemal Atatürk. Atatürk'ü sevmek yurdu sevmek demektir, yurdu sevmek de Atatürk 'ü sevmektir. Çünkü o; savaşları, yokluğu görmüştü.

 

Fabrikalar üniversiteler, atölyeler, hastaneler kurmuş, Osmanlı'dan kalan tüm dış borçları da ödemişti. Evet, ödemişti ve bir güne bir gün sitem etmemişti.

 

O, hep en yüce hislerle milletine muhabbet beslerdi. Kul olmaya alışmış bu teb'a cumhuriyete alışır mı, diye sormamıştı. Çünkü o başkomutan, ebedî lider, güzel insan Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı verirken cephede, köyde, kırsalda, kentte yakinen tanıdığı bu milletin yetiştireceği evlatlardan emindi.

 

Nutku yazdı; hesap verdi, akıl verdi, yol gösterdi.

 

İçimizin sızısıyla diyoruz ki: Adını, izini silmek isteyenlere inat ışığımızsın, gururumuzsun Atam.

 

Ve her geçen gün sadece bizler değil, dünya anlıyor, kavrıyor seni. Ve yaptıklarını ve söylediklerini...

 

Seni seven tüm güzel insanların kalbindesin, onlar da senin yolunda sevginle, daima, sonsuza dek!

 

Dostlar, edebiyatla kalın ama asla umutsuz kalmayın!

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.