bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

Cüneyt Tanyeri
Köşe Yazarı
Cüneyt Tanyeri
 

HAK, HUKUK VE ADALET

31 Aralık 1917’de Mustafa Kemal, Osmanlı Heyeti’yle birlikte Almanya’da yapılacak tatbikatları izlemek için Berlin'e gider. Otele yerleşirler ve akşam yemeğinde bir öykü anlatır:   Alman Kralı II. Frederick, av partisi için gittiği Berlin yakınlarındaki Potsdam kasabasını çok beğenir ve “Bana burada bir saray yapın!" talimatını verir. Ertesi gün Kral’ın adamları ölçüp biçerler ve uygun yeri bulurlar ancak bir değirmen sarayın yapımını engellemektedir. Sahibiyle konuşmak için çaldıkları kapıyı yaşlı değirmenci açar ve “Buyurun!” der.   “Biz Kral’ın adamlarıyız. Kral’ımız için burada bir saray yapacağız. Değirmenin kaç para?   “Satmıyorum ki ne parası?”   “Saçmalama ihtiyar, Kral böyle istedi.”   “Bana ne!.. Ben satmadıktan sonra kimse alamaz ki!..” Değirmenciyi ikna edemeyen adamlar Kral’a derler ki: ”Efendim beğendiğiniz yerde bir değirmen var ve sahibi deli… Satmıyor.”   “Çağırın bakalım bana şu adamı.”   Kral’ın adamları değirmenciyi yaka paça getirip II. Frederick’in karşısına dikerler.   “Yanlış anladın herhalde, ben satın almak istiyorum değirmenini. Kaç para?”   “Yoo! Yanlış anlamadım, adamların da dün bunu söyledi. Satmıyorum!”    “İnat etme, paranı fazlasıyla vereceğim.”   “Sen koskoca kralsın, paran çok. Git Almanya'nın her yerine saray yap. Burayı benden önce babam işletiyordu. Ona da babasından kalmış, ben de çocuğuma bırakacağım. Satmıyorum!”   “Unutma ki ben Kralım! Sonuçlarını düşün!”   “Asıl sen unutma! Berlin'de hâkimler var!.. Gerekirse hakkımı orada ararım.” Bu söz krala; hiçbir gücün, hiçbir ideolojinin, hiçbir iktidarın adaletten üstün olmadığını, hiç kimsenin adaletin üstüne çıkamayacağını hatırlatır.   Peki, bu olayın sonucu ne olmuş? Merak edenlere anlatalım:   Kral, değirmenciyi haklı bularak sarayı değirmenin yanına yaptırır ve değirmenciyle komşu olur. Kral, sabahları arka bahçeye çıktığında değirmenci seslenir: ”Hey Frederick, ekmek yaptım göndereyim mi?” II. Frederick bu olayı anılarında “Adalet, her sabah bana sıcak bir ekmek kokusuyla gelirdi.” diyerek anlatır.   Mustafa Kemal, bu öyküyü anlattıktan sonra “Haydi, bu saray çok yakın. Gidip adaletin simgesi olan o değirmen ve sarayı yan yana görelim.” der ancak kimse gelmez. O da herkes yılbaşı kutlarken gidip adaletin simgesini tek başına uzun uzun izler.   Bu öykü bugün bütün gelişmiş ülkelerin Hukuk Fakültelerinde anlatılır. Bizde ise birkaç yıl önce adalet uğruna yaşlı bir adam Ankara’dan İstanbul’a dört yüz kilometre yürür.  Köyde, kasabada, şehirde “Hak, Hukuk, Adalet…” diye bağırılırken emekli ve çalışana yüzde beş zam verilir ama geçim sıkıntısı çeken(!) birilerine yüzde kırk zam yapılır. Bizzat hukuk kullanılarak kurulan kumpaslarla birçok insan içeri atılır; kimisi uzun yıllar zindanda kalır, kimisi canına kıyar, kimisi de hastalanır. Sonra, “Bu bir kumpasmış!” diyerek hepsi salıverilir.   Biz de güzel ülkemizde haksızlıkların, hukuksuzlukların, yolsuzlukların olmadığı bir ortamda yaşamak istiyoruz. Bize haksızlık yapıldığında, “Hâkimlerimiz var!” demek istiyoruz. Vergisini veren, askerliğini yapan, yani tüm vatandaşlık görevlerini yerine getiren insanlar olarak çok şey mi istiyoruz?   Rahat uyu Ata’m! Hak, hukuk ve adaleti biz getiremedik ama bizim çocuklarımızın sağlayacağından hiç şüphen olmasın!   Dostlar; edebiyatla kalın, umutsuz kalmayın!   
Ekleme Tarihi: 12 Temmuz 2019 - Cuma

HAK, HUKUK VE ADALET

31 Aralık 1917’de Mustafa Kemal, Osmanlı Heyeti’yle birlikte Almanya’da yapılacak tatbikatları izlemek için Berlin'e gider. Otele yerleşirler ve akşam yemeğinde bir öykü anlatır:

 

Alman Kralı II. Frederick, av partisi için gittiği Berlin yakınlarındaki Potsdam kasabasını çok beğenir ve “Bana burada bir saray yapın!" talimatını verir. Ertesi gün Kral’ın adamları ölçüp biçerler ve uygun yeri bulurlar ancak bir değirmen sarayın yapımını engellemektedir. Sahibiyle konuşmak için çaldıkları kapıyı yaşlı değirmenci açar ve “Buyurun!” der.

 

“Biz Kral’ın adamlarıyız. Kral’ımız için burada bir saray yapacağız. Değirmenin kaç para?

 

“Satmıyorum ki ne parası?”

 

“Saçmalama ihtiyar, Kral böyle istedi.”

 

“Bana ne!.. Ben satmadıktan sonra kimse alamaz ki!..”


Değirmenciyi ikna edemeyen adamlar Kral’a derler ki:


”Efendim beğendiğiniz yerde bir değirmen var ve sahibi deli… Satmıyor.”

 

“Çağırın bakalım bana şu adamı.”

 

Kral’ın adamları değirmenciyi yaka paça getirip II. Frederick’in karşısına dikerler.

 

“Yanlış anladın herhalde, ben satın almak istiyorum değirmenini. Kaç para?”

 

“Yoo! Yanlış anlamadım, adamların da dün bunu söyledi. Satmıyorum!”

 

 “İnat etme, paranı fazlasıyla vereceğim.”

 

“Sen koskoca kralsın, paran çok. Git Almanya'nın her yerine saray yap. Burayı benden önce babam işletiyordu. Ona da babasından kalmış, ben de çocuğuma bırakacağım. Satmıyorum!”

 

“Unutma ki ben Kralım! Sonuçlarını düşün!”

 

“Asıl sen unutma! Berlin'de hâkimler var!.. Gerekirse hakkımı orada ararım.”


Bu söz krala; hiçbir gücün, hiçbir ideolojinin, hiçbir iktidarın adaletten üstün olmadığını, hiç kimsenin adaletin üstüne çıkamayacağını hatırlatır.

 

Peki, bu olayın sonucu ne olmuş? Merak edenlere anlatalım:

 

Kral, değirmenciyi haklı bularak sarayı değirmenin yanına yaptırır ve değirmenciyle komşu olur. Kral, sabahları arka bahçeye çıktığında değirmenci seslenir:


”Hey Frederick, ekmek yaptım göndereyim mi?”


II. Frederick bu olayı anılarında “Adalet, her sabah bana sıcak bir ekmek kokusuyla gelirdi.” diyerek anlatır.

 

Mustafa Kemal, bu öyküyü anlattıktan sonra “Haydi, bu saray çok yakın. Gidip adaletin simgesi olan o değirmen ve sarayı yan yana görelim.” der ancak kimse gelmez. O da herkes yılbaşı kutlarken gidip adaletin simgesini tek başına uzun uzun izler.

 

Bu öykü bugün bütün gelişmiş ülkelerin Hukuk Fakültelerinde anlatılır. Bizde ise birkaç yıl önce adalet uğruna yaşlı bir adam Ankara’dan İstanbul’a dört yüz kilometre yürür.  Köyde, kasabada, şehirde “Hak, Hukuk, Adalet…” diye bağırılırken emekli ve çalışana yüzde beş zam verilir ama geçim sıkıntısı çeken(!) birilerine yüzde kırk zam yapılır. Bizzat hukuk kullanılarak kurulan kumpaslarla birçok insan içeri atılır; kimisi uzun yıllar zindanda kalır, kimisi canına kıyar, kimisi de hastalanır. Sonra, “Bu bir kumpasmış!” diyerek hepsi salıverilir.

 

Biz de güzel ülkemizde haksızlıkların, hukuksuzlukların, yolsuzlukların olmadığı bir ortamda yaşamak istiyoruz. Bize haksızlık yapıldığında, “Hâkimlerimiz var!” demek istiyoruz. Vergisini veren, askerliğini yapan, yani tüm vatandaşlık görevlerini yerine getiren insanlar olarak çok şey mi istiyoruz?

 

Rahat uyu Ata’m! Hak, hukuk ve adaleti biz getiremedik ama bizim çocuklarımızın sağlayacağından hiç şüphen olmasın!

 

Dostlar; edebiyatla kalın, umutsuz kalmayın! 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.