bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

Cüneyt Tanyeri
Köşe Yazarı
Cüneyt Tanyeri
 

ŞEHRİN DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKMAK

Bir şehri özel yapan, o şehrin sahip olduğu değerlerdir. O değerler, o şehrin kimliğidir. Tire’mizin değerlerinden biri olan Sunullah Efendi, Yunanlıların Tire’yi işgali sırasında milli mücadele ateşini yakan ve şehirde teşkilatlanmayı sağlayanların başında gelir. Milli mücadelenin başarıya ulaşmasının ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Tire Müftüsü ve Cumhuriyet Halk Fırkasının kurucusu olur, İzmir 1. İktisat Kongresi’nde Tire’yi temsil eder.   Evet, yukarıda özet olarak verdiğim bilgilere her kaynaktan ulaşabilirsiniz. Bugünkü yazımda ben dilimizden, Türkçemizin kurallarından söz edeceğim. Şimdi diyeceksiniz ki konuyla ne ilgisi var? Anlatayım:   Geçtiğimiz günlerde eski belediye önünde Sunullah Efendi’nin büstü törenle açıldı. Tire’nin tarihi için önemli bir kişiliği yaşatmak çok önemli, emeği geçenlere teşekkür etmek borcumuzdur. Törenden sonra incelemek için büstün yanına gittiğimde önce Sunullah Efendi’nin hayatını anlatan levhanın altındaki dübel delikleri dikkatimi çekti. Belli ki daha önce başka bir levha varmış, yeni levha küçük gelmiş ve eski dübel delikleri açıkta kalmış. Yani, levha ölçü alınmadan yapılmış.   Hayat hikâyesini okumaya başladığımda ise yazım yanlışları hemen gözüme çarptı. Örneğin levhanın başında Sunullah Efendi’nin doğum ve ölüm tarihleri için parantez açılmış ama kapatılmamıştı.  Tireli sözcüğü “Tire’li” biçiminde yazılmıştı. “-li” eki bildiğiniz gibi yapım ekidir ve özel isimlere eklendiğinde kesme işareti ile ayrılmaz. “Yunan İşgali” tamlamasında “işgal” sözcüğü özel isim olmadığı halde büyük harfle başlatılmıştı.   Yine aynı levhada Farsça kurallara göre düzenlenmiş tamlamalarda da tutarsızlık hemen göze çarpıyordu: Kuvayı Milliye tamlaması “Kuva-yi Milliye” şeklinde yazılmamıştı. Peki, kurala aykırı mı? Hayır, son dönemlerde “Kuvayı Milliye” ya da “Kuvayimilliye" şeklinde yazılabiliyor. Sorun ne o zaman? Sorun şu: Aynı levhada “Hilal-i Ahmer” ve “Himaye-i Eftal” tamlamaları var. Bu tamlamalar Farsça kurallara göre yazılırken “Kuvayı Milliye”de bu kurala uyulmamış. Yani yazımda tutarsızlık var. Ayrıca kurum ve kuruluş adlarına getirilen ekler kesme işareti ile ayrılmaz. Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin yazımı yanlış, doğrusu Hilal-i Ahmer Cemiyetinin olmalıydı. Buna benzer kurum ve kuruluş adlarıyla ilgili birkaç yanlış daha var. Ayrıca “Tire müftüsü” değil, “Tire Müftüsü” olmalıydı.   Yazılı metinlerde noktalama işaretlerinden sonra bir boşluk bırakılır, bu levhada buna da dikkat edilmemiş. Daha fazla uzatmayalım, levha acele ve dil kurallarına dikkat edilmeden yazılmış, yazıldıktan sonra da okunmamış.   Benim, açık aramak gibi bir amacım yok. Tek derdim dil kuralları… İnsan bir yazı oluştururken farkına varmadan bir iki hata yapabilir ama burada çok bariz hatalar var. Tire’mize yerli yabancı birçok turist geliyor, belki bazıları fark etmez. Ya fark edenler?..   Lütfen dilimizi kullanırken kurallara dikkat edelim, bilmiyorsak öğrenelim. Dil, bir ülkenin bağımsızlık unsurlarından biridir. Unutmayınız ki dilini kaybeden ülkeler bağımsızlıklarını da kaybeder. Zaten iletişim çağında gençler dilimizi kötü kullanıyor, bari biz doğru kullanalım ve bu levhayı düzeltelim.   …   KAŞ YAPARKEN GÖZ ÇIKARMAK     Masumane işlenmiş bazı hatalar vardır; hani birine iyilik yapayım derken zarar vermek, öveyim derken gülünç duruma düşürmek, saygı göstereyim derken aşağılamak gibi… Tamamen iyi niyete bağlı bu tür hatalar için dilimizde "Kaş yaparken göz çıkarmak" deyimi kullanılır.   Kuaförlerin, güzellik salonlarının olmadığı zamanlarda gelini süsleyen kadınlara “kalemkâr” denilirmiş. Bir düğünde kalemkâr kadın, gelini oturtmuş dizinin dibine ve başlamış sanatını icra etmeye. Saçlar, dudaklar, yanaklar derken sıra en nazik yere, yani kaşlara gelmiş. Kalemkâr önce cımbızla fazla tüyleri almış, kaşı boyayıp inceltmiş ve özel kalemiyle şekil vermeye başlamış. Olacak bu ya, tam o sırada gelinin yanından geçmekte olan bir kadın kalemkârın koluna çarpmış. Kalemkârın elindeki sert uçlu kalem de gelinin gözüne bir ok gibi saplanmış. Acele hekim çağrıldıysa da nafile, gelin bir gözünü kaybetmiş. Yani kalemkâr kadın kaş yapayım derken göz çıkarmış.   Dostlar; edebiyatla kalın, umutsuz kalmayın.      
Ekleme Tarihi: 14 Haziran 2019 - Cuma

ŞEHRİN DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKMAK

Bir şehri özel yapan, o şehrin sahip olduğu değerlerdir. O değerler, o şehrin kimliğidir.
Tire’mizin değerlerinden biri olan Sunullah Efendi, Yunanlıların Tire’yi işgali sırasında milli mücadele ateşini yakan ve şehirde teşkilatlanmayı sağlayanların başında gelir. Milli mücadelenin başarıya ulaşmasının ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Tire Müftüsü ve Cumhuriyet Halk Fırkasının kurucusu olur, İzmir 1. İktisat Kongresi’nde Tire’yi temsil eder.

 

Evet, yukarıda özet olarak verdiğim bilgilere her kaynaktan ulaşabilirsiniz. Bugünkü yazımda ben dilimizden, Türkçemizin kurallarından söz edeceğim. Şimdi diyeceksiniz ki konuyla ne ilgisi var? Anlatayım:

 

Geçtiğimiz günlerde eski belediye önünde Sunullah Efendi’nin büstü törenle açıldı. Tire’nin tarihi için önemli bir kişiliği yaşatmak çok önemli, emeği geçenlere teşekkür etmek borcumuzdur. Törenden sonra incelemek için büstün yanına gittiğimde önce Sunullah Efendi’nin hayatını anlatan levhanın altındaki dübel delikleri dikkatimi çekti. Belli ki daha önce başka bir levha varmış, yeni levha küçük gelmiş ve eski dübel delikleri açıkta kalmış. Yani, levha ölçü alınmadan yapılmış.

 

Hayat hikâyesini okumaya başladığımda ise yazım yanlışları hemen gözüme çarptı. Örneğin levhanın başında Sunullah Efendi’nin doğum ve ölüm tarihleri için parantez açılmış ama kapatılmamıştı.  Tireli sözcüğü “Tire’li” biçiminde yazılmıştı. “-li” eki bildiğiniz gibi yapım ekidir ve özel isimlere eklendiğinde kesme işareti ile ayrılmaz. “Yunan İşgali” tamlamasında “işgal” sözcüğü özel isim olmadığı halde büyük harfle başlatılmıştı.

 

Yine aynı levhada Farsça kurallara göre düzenlenmiş tamlamalarda da tutarsızlık hemen göze çarpıyordu: Kuvayı Milliye tamlaması “Kuva-yi Milliye” şeklinde yazılmamıştı. Peki, kurala aykırı mı? Hayır, son dönemlerde “Kuvayı Milliye” ya da “Kuvayimilliye" şeklinde yazılabiliyor. Sorun ne o zaman? Sorun şu: Aynı levhada “Hilal-i Ahmer” ve “Himaye-i Eftal” tamlamaları var. Bu tamlamalar Farsça kurallara göre yazılırken “Kuvayı Milliye”de bu kurala uyulmamış. Yani yazımda tutarsızlık var. Ayrıca kurum ve kuruluş adlarına getirilen ekler kesme işareti ile ayrılmaz. Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin yazımı yanlış, doğrusu Hilal-i Ahmer Cemiyetinin olmalıydı. Buna benzer kurum ve kuruluş adlarıyla ilgili birkaç yanlış daha var. Ayrıca “Tire müftüsü” değil, “Tire Müftüsü” olmalıydı.

 

Yazılı metinlerde noktalama işaretlerinden sonra bir boşluk bırakılır, bu levhada buna da dikkat edilmemiş. Daha fazla uzatmayalım, levha acele ve dil kurallarına dikkat edilmeden yazılmış, yazıldıktan sonra da okunmamış.

 

Benim, açık aramak gibi bir amacım yok. Tek derdim dil kuralları… İnsan bir yazı oluştururken farkına varmadan bir iki hata yapabilir ama burada çok bariz hatalar var. Tire’mize yerli yabancı birçok turist geliyor, belki bazıları fark etmez. Ya fark edenler?..

 

Lütfen dilimizi kullanırken kurallara dikkat edelim, bilmiyorsak öğrenelim. Dil, bir ülkenin bağımsızlık unsurlarından biridir. Unutmayınız ki dilini kaybeden ülkeler bağımsızlıklarını da kaybeder. Zaten iletişim çağında gençler dilimizi kötü kullanıyor, bari biz doğru kullanalım ve bu levhayı düzeltelim.

 

 

KAŞ YAPARKEN GÖZ ÇIKARMAK

 

 

Masumane işlenmiş bazı hatalar vardır; hani birine iyilik yapayım derken zarar vermek, öveyim derken gülünç duruma düşürmek, saygı göstereyim derken aşağılamak gibi… Tamamen iyi niyete bağlı bu tür hatalar için dilimizde "Kaş yaparken göz çıkarmak" deyimi kullanılır.

 

Kuaförlerin, güzellik salonlarının olmadığı zamanlarda gelini süsleyen kadınlara “kalemkâr” denilirmiş. Bir düğünde kalemkâr kadın, gelini oturtmuş dizinin dibine ve başlamış sanatını icra etmeye. Saçlar, dudaklar, yanaklar derken sıra en nazik yere, yani kaşlara gelmiş. Kalemkâr önce cımbızla fazla tüyleri almış, kaşı boyayıp inceltmiş ve özel kalemiyle şekil vermeye başlamış. Olacak bu ya, tam o sırada gelinin yanından geçmekte olan bir kadın kalemkârın koluna çarpmış. Kalemkârın elindeki sert uçlu kalem de gelinin gözüne bir ok gibi saplanmış. Acele hekim çağrıldıysa da nafile, gelin bir gözünü kaybetmiş. Yani kalemkâr kadın kaş yapayım derken göz çıkarmış.

 

Dostlar; edebiyatla kalın, umutsuz kalmayın.

 



 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.