bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

Cüneyt Tanyeri
Köşe Yazarı
Cüneyt Tanyeri
 

TÜL VE PUS

Kapıyı açmadan önce bir an durdu. Kapıyı açıp içeri girse bir daha geri dönmenin ne kadar zor olacağını biliyordu. Girmese, dönse…” diye başlıyordu hikâye. “Hangi kitabı okuyorsun?” sorularını duyar gibi oluyorum. Hemen yanıtlayayım: Tireli güzel insanlardan İrfan Mutluer’in “Tül ve Pus” adlı kitabını.   Peki, kimdir Mutluer?   Tireli okuyucular mutlaka tanır. Dört Eylül İlköğretim Okulunda uzun yıllar çalışmış aydınlık yüzlü bir öğretmen. Şimdilerde bir özel okulda öğrencilerini aydınlatmaya devam ediyor. Tire’de rahmetli Cavit Yıldırım ile “canedebiyat” adlı bir gazete/dergi çıkarırlar. İlk yazılarını da burada yayımlar. “canedebiyat” kapandıktan sonra çeşitli dergilerde yazmaya devam eder. Pek çok öykü ve şiiri TRT radyolarında okunur, ödüller alır.   Ben, kapıyı açıp Mutluer öykülerinin dünyasına girmeye kararlıyım. Yola çıkmıştım bir kez, dönüş olmaz. Bakalım içeride neler var?   Mutluer’in “Tül ve Pus” adlı kitabını okuduğumda bende uyandırdığı izlenim coşku, isyan ve yaşama sevinci… Bazı konularda öncü, bazı konularda derinleştirici... İnsanın doğasına, sosyal ve ekonomik ilişkilerine odaklanır. İnsanın derinliklerine iner ve insanı irdeler. Gittikçe insanı parçalar, dağıtır ve masum insana, yaşanılır doğaya ulaşma çabasına dönüşür. Doğrudan söylemez, htirir. Çözüm yolu göstermez, fark ettirir. Sorun insandadır; sorunu yaratan da çözecek olan da insandır.   “Hoşça Kal Yağmur” adlı kitaba ismini veren öyküyü okuyunca tüylerim diken diken oldu. “Nasıl olur da bir insan bu kadar kalleş olur?” diye sordum kendi kendime ve “Bir insan kendisine yapılan tüm hainliklere rağmen nasıl olur da kan vererek kurtarır bu kişiyi?” Evet dostlar, bu kitap o kadar etkileyici ki hani “Tavuk Suyunda Çorba” hikayeleri vardır ya!.. İşte o türden bir kitap. “Hoşça Kal Yağmur”u okurken ağlamamak için kendinizi zor tutacaksınız. Yüreğinizden ılık ılık bir şey akacak ve ister istemez “Keşke insan olmasaydım!” diyeceksiniz.   Ateş, deyince aklınıza ne gelir? İnsanlığın en büyük buluşu olan ateş mi, yoksa birini vurdurmak için verilen emir mi? Benim aklıma hemen iki olay geliyor: Biri Sivas Madımak, diğeri Ankara Çubuk’ta bir köy evi… Ve aynı sesler: “Yakın o evi, yakın o evi!..” Tanrı’nın insana verdiği en büyük ödülü, ateşi, bu kadar kötü bir silaha dönüştürerek, bu kadar kötü niyetle kullanabilecek insanların olduğunu bilmek beni insanlığımdan utandırıyor.   Nerde kalmıştık dostlar? Evet, İrfan Mutluer’in kitabını anlatıyordum değil mi? O kadar etkilendim ki bu kitapta yer alan öykülerden, ben de bu yazımda gerçek öykülerden ikisini ekleyiverdim farkında olmadan.   Demek ki yazarımızın kahramanları farklı kimliklerle aramızda dolaşıyor. İşte bir yazarın başarı sırrı…  Bizler için öykülerdeki kahramanlarla özdeşleşmek kendi gerçekliğimizle yüzleşmekten çok daha kolaydır. Yazarlarımızın anlattıklarından “hisse” çıkarmak (ders almak), kendi hatalarımızdan ders almaktan çok daha kolaydır.   Öyküler dinleyicinin gözünde bir tiyatro sahnesi yaratır ve öyküdeki kahraman olaylardan ders alır. Okuyan ya da dinleyen ise kendisinin değil de öykünün içindeki kahramanın yaşadıklarından etkilenir. Çünkü bu olaylar, insani yönlerimizi yakalayıp zihnimizin savunma mekanizmalarını yumuşakça aştığı için etkilidir. Onları ölümsüz kılan da yüzyıllardır bizlerle kurduğu bu bağlardır. En önemlisi, bize çaresizlik diye bir şey olmadığını; içimizdeki kahramanı çıkartacak gücün kendi elimizde olduğunu öğretir. Biz, öyküler sayesinde insanın kimsesiz ve parasız kalabileceğini ama asla umutsuz kalmayacağını öğrenir, zorluklarla karşılaştığımız her durumda içimizdeki umudu koruruz. Gerçek hayatta bulamadığımız hak, hukuk ve adaleti onlarda buluruz.   Ne demişti usta, “Güzel günler göreceğiz çocuklar/Güneşli günler göreceğiz/ Motorları maviliklere süreceğiz, çocuklar/ışıklı maviliklere, süreceğiz…”   Edebiyatla kalın, umutsuz kalmayın!        
Ekleme Tarihi: 03 Mayıs 2019 - Cuma

TÜL VE PUS

Kapıyı açmadan önce bir an durdu. Kapıyı açıp içeri girse bir daha geri dönmenin ne kadar zor olacağını biliyordu. Girmese, dönse…” diye başlıyordu hikâye. “Hangi kitabı okuyorsun?” sorularını duyar gibi oluyorum. Hemen yanıtlayayım: Tireli güzel insanlardan İrfan Mutluer’in “Tül ve Pus” adlı kitabını.

 

Peki, kimdir Mutluer?

 

Tireli okuyucular mutlaka tanır. Dört Eylül İlköğretim Okulunda uzun yıllar çalışmış aydınlık yüzlü bir öğretmen. Şimdilerde bir özel okulda öğrencilerini aydınlatmaya devam ediyor. Tire’de rahmetli Cavit Yıldırım ile “canedebiyat” adlı bir gazete/dergi çıkarırlar. İlk yazılarını da burada yayımlar. “canedebiyat” kapandıktan sonra çeşitli dergilerde yazmaya devam eder. Pek çok öykü ve şiiri TRT radyolarında okunur, ödüller alır.

 

Ben, kapıyı açıp Mutluer öykülerinin dünyasına girmeye kararlıyım. Yola çıkmıştım bir kez, dönüş olmaz. Bakalım içeride neler var?

 

Mutluer’in “Tül ve Pus” adlı kitabını okuduğumda bende uyandırdığı izlenim coşku, isyan ve yaşama sevinci… Bazı konularda öncü, bazı konularda derinleştirici... İnsanın doğasına, sosyal ve ekonomik ilişkilerine odaklanır. İnsanın derinliklerine iner ve insanı irdeler. Gittikçe insanı parçalar, dağıtır ve masum insana, yaşanılır doğaya ulaşma çabasına dönüşür. Doğrudan söylemez, htirir. Çözüm yolu göstermez, fark ettirir. Sorun insandadır; sorunu yaratan da çözecek olan da insandır.

 

“Hoşça Kal Yağmur” adlı kitaba ismini veren öyküyü okuyunca tüylerim diken diken oldu. “Nasıl olur da bir insan bu kadar kalleş olur?” diye sordum kendi kendime ve “Bir insan kendisine yapılan tüm hainliklere rağmen nasıl olur da kan vererek kurtarır bu kişiyi?” Evet dostlar, bu kitap o kadar etkileyici ki hani “Tavuk Suyunda Çorba” hikayeleri vardır ya!.. İşte o türden bir kitap. “Hoşça Kal Yağmur”u okurken ağlamamak için kendinizi zor tutacaksınız. Yüreğinizden ılık ılık bir şey akacak ve ister istemez “Keşke insan olmasaydım!” diyeceksiniz.

 

Ateş, deyince aklınıza ne gelir? İnsanlığın en büyük buluşu olan ateş mi, yoksa birini vurdurmak için verilen emir mi? Benim aklıma hemen iki olay geliyor: Biri Sivas Madımak, diğeri Ankara Çubuk’ta bir köy evi… Ve aynı sesler: “Yakın o evi, yakın o evi!..” Tanrı’nın insana verdiği en büyük ödülü, ateşi, bu kadar kötü bir silaha dönüştürerek, bu kadar kötü niyetle kullanabilecek insanların olduğunu bilmek beni insanlığımdan utandırıyor.

 

Nerde kalmıştık dostlar? Evet, İrfan Mutluer’in kitabını anlatıyordum değil mi? O kadar etkilendim ki bu kitapta yer alan öykülerden, ben de bu yazımda gerçek öykülerden ikisini ekleyiverdim farkında olmadan.

 

Demek ki yazarımızın kahramanları farklı kimliklerle aramızda dolaşıyor. İşte bir yazarın başarı sırrı…  Bizler için öykülerdeki kahramanlarla özdeşleşmek kendi gerçekliğimizle yüzleşmekten çok daha kolaydır. Yazarlarımızın anlattıklarından “hisse” çıkarmak (ders almak), kendi hatalarımızdan ders almaktan çok daha kolaydır.

 

Öyküler dinleyicinin gözünde bir tiyatro sahnesi yaratır ve öyküdeki kahraman olaylardan ders alır. Okuyan ya da dinleyen ise kendisinin değil de öykünün içindeki kahramanın yaşadıklarından etkilenir. Çünkü bu olaylar, insani yönlerimizi yakalayıp zihnimizin savunma mekanizmalarını yumuşakça aştığı için etkilidir. Onları ölümsüz kılan da yüzyıllardır bizlerle kurduğu bu bağlardır. En önemlisi, bize çaresizlik diye bir şey olmadığını; içimizdeki kahramanı çıkartacak gücün kendi elimizde olduğunu öğretir. Biz, öyküler sayesinde insanın kimsesiz ve parasız kalabileceğini ama asla umutsuz kalmayacağını öğrenir, zorluklarla karşılaştığımız her durumda içimizdeki umudu koruruz. Gerçek hayatta bulamadığımız hak, hukuk ve adaleti onlarda buluruz.

 

Ne demişti usta, “Güzel günler göreceğiz çocuklar/Güneşli günler göreceğiz/
Motorları maviliklere süreceğiz, çocuklar/ışıklı maviliklere, süreceğiz…”

 

Edebiyatla kalın, umutsuz kalmayın!

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.