Türk Dil Kurumu 1977 baskılı Türkçe Sözlüğünde bu iki kavram şöyle tanıtılmaktadır.
Aşk: Aşırı sevgi ve bağımlılık duygusu
Siyaset: Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı
Önce Aşk sonra Siyaset ile ilgili kısa açıklamalarda bulunalım:
Bilindiği gibi Aşk duygusal bir olaydır. Ve insanlarda karşı cinsler arasında oluşur. Hayvanlarda olup olmadığı hususu bugünkü yazımızın konusu dışındadır.
Karşı cinsten iki kişinin birbirini sevmesi beğenmesi ve bugünkü topluluklarda bunun evlenme ile sonuçlanması hem o kişilerin içinde yaşadığı topluluk yönünden hem de kendi kişilikleri bakımından bilinen bir deyimle hayırlı ve yerinde bir oluşumdur, bir ilişkidir.
İlke olarak sevginin karşılıklı olması esastır. Ne var ki birçok konuda olduğu gibi bu olayında istisnaları vardır. Bunlardan en önemlisi tek taraflı Aşk’tır. Bu tip olayda deyimi caizse elektriklenme tek taraflıdır. Bir taraf, diğer taraf için üst düzeyde sevgi ve takdir duyguları duyarken diğer taraf tamamı ile ilgisizdir. Hatta nadiren de olsa durumdan habersizdir. Böyle bir hal az da olsa durumdan habersizdir. Böyle bir hal az da olsa bazen vahim sonuçlar doğurur. Sevgisine karşı taraftan yanıt almayan kişi zamanla doğal olmayan belirtiler gösterir. Sonunda kızgınlık ve ümitsizliğin etkisi ile aşkına karşılık görmeyen kişi ümidi tamamı ile kesilince, aşkı nefrete dönüşür. O artık sevgi beslediği kişiden nefret eder. Onun varlığından rahatsızlık duyar ve onu ortadan kaldırma planları yapmaya başlar. Zira onun yok olması ortadan kalkması ile rahatlayacağını zanneder ve çok kez gazetelerde okuduğumuz iş cinayete dönüşür sevdiği kişiyi öldürür. Ne var ki sevdiği kişinin ortadan kalkması onu hiç de rahatlatmaz aksine çok daha kötü bir duruma düşer.
Bir de özellikle Türk Edebiyatında yeri olan tasavvuf aşkı vardır. Bu aşkta amaç bir kişiye duyulan aşkın geçici olması ve bunun Tanrı aşkına dönüştürülmesidir. Bambaşka bir aşk çeşidi olan bu mutasavvıfların bu sevgi çeşidi yazımız konusu değildir.
Edebiyat tarihinde İngiliz Shakespeare (1564-1616) Romeo ve Juliet, Türk Fuzuli (1483-1556) Leyla ile Mecnunda Yunanlı Vincenos Kornaros ( 17yy. tam tarihler bilinmiyor)
Erotokritos eserlerinde büyük aşkları anlatır. Fuzuli’nin eserinde dinsel görünüm vardır. Diğerlerinde yoktur.
Bu aşk öykülerine yazımızın başında da belirttiğimiz gibi siyasetten de bahsetmek için girdik. Nasıl mı? Anlatayım. Birkaç gün önce otobüste arkamda oturan bir kadın arkadaşları konuşurken şöyle diyordu:
“Ben anlamam arkadaş istediği kadar çalsın, istediği kadar yasaları dinlemesin değil mi ki açılış konuşmalarında da ‘Ya Allah ya Bismillah’ diyor. Ben oyumu ona veririm.”
Burada şüphesiz bir Aşk bahis konusu değildir. Bir beğeni bir takdir vardır. Duygu kesindir. Karşı tarafın karşılık vermemesi veya takdirin nefrete dönüşmesi de bahis konusu olamaz. Çünkü takdir duygusu, kökeni zaten tek taraflıdır.
Pek iyi acaba bu bilinç dışı takdir nesiller boyu sürüp gidecek mi?
İngiliz Economist gazetesinin geçen haftaki sayısında, Türkiye ile ilgili “İstanbul Boğazında Çılgınlık” başlığını taşıyan yazıda (Sah 20-21) Başbakan bağırıp çağırmalarını sürdürürse seçmenlerin –Yeter Artık- deme olasılığı vardır. Değerlendirmesi yer almaktadır.