bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

Şevket Bahçelioğlu
Köşe Yazarı
Şevket Bahçelioğlu
 

BÖYLE KİN GÖRÜLMEDİ (1)

Zamanın başbakanı  “Biz dininin, kininin takipçisi olacak bir nesil yetiştireceğiz “derken  ben de “Dinini anladık ama kininin takipçisi olmak  ne demek” diye sormuştum bir yazımda. Dinimizin kindarlık konusundaki  öğütlerinden, yüce Mevlana’nın güzel özdeyişlerinden örnekler vermiştim aklımın yettiğince, dilimin döndüğünce. Görüyorum ki kindar bir nesil yetiştirmek hevesinde olanların kindarlık boyutları o kadar haddini aştı ki, ne ulaştığı makamlar, ne elde ettiği imkanlar kafi gelmedi, kendi gibi düşünmeyenlere, kendisini eleştirmeye kalkanlara dünyayı dar edecek kindarlıklar sergilemeye devam ediyor. Bırakın kendini akıllı sananların, normal zekalı bir vatandaşın bile akıl ve havsalasına sığmayacak derecede kin kusuyor. Bu kindarlık  memlekette huzuru yerle yeksan edecek boyutlara vardı. Bunu görmemek, hissetmemek için ya kör ya da sağır veya alabildiğince bağnazlık içinde olmak gerekir. Ülkemizdeki kindar davranışları irdelemeye geçmeden önce kindarlık konusunda sizlere bazı alıntılarla bu davranış bozukluğunun kaynağını ve sonuçlarını arz etmek istiyorum. KİN TUTMAK ( Alıntı: Yüksek İslam Ahlakı,  Mustafa Bilgen ) ‘Kin’, insanlar arasında doğmuş olan düşmanlıklardan dolayı kalpte tutulan hiddet ve kızgınlıklara, başkasının zararını gizlice arzu etmeye denir. *** Hiddetlenen insan o anda kızgınlığını yenemeyince hiddetini içe döndürmekte ve orada karar kılınca bu kin adını almaktadır. Sürekli kin tutan kimseye ise kindar denir. Kin kalpte bulunan bir hastalıktır. Bu hastalık zamanla vücudun tümüne sirayet eder bir hale gelir. İnsan bu hastalığa yakalanınca kolay kolay ondan kurtulamaz. Bunun için insan daha baştan önlemini almalı ve kendini bu hastalığa karşı dirençli hale getirmelidir. *** Haset, küçük görmek, alay etmek gibi bir takım kötü huylar kinin çirkin ürünleridir. Akıllı insana yaraşan, kin tutmamaktır. Kin tutmak her zaman insana kötülük getirmiştir. Çünkü kin tutan insan hiçbir zaman rahata ve huzura eremez. Sürekli bir şeylerin peşinde koşar. Bir takım küçük hesaplar peşindedir. Bu da onun hayatını çekilmez kılar. Ayrıca kindar insan bazı kimselere daima düşman gözüyle bakar. Ve onların kötülüğü için içten içe istek duyar. Fakat unuttuğu bir şey vardır ki o da, bu tutumuyla kendi hayatını boş yere heba etmektedir ***.  Kin tutmak insanın davranışlarındaki uyumu bozar. Çünkü kin duygusu o kimsenin karşı tarafa karşı sürekli hor bakmasına ve kıskanmasına sebebiyet verir. Hatta ve hatta birçok konuda onu adalet duygusundan ayırır. Adalet duygusu da sosyal hayatın en önemli denge unsuru ve teminatıdır. Nitekim bir ayette şöyle buyurulur: “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan bir davranıştır. Allah’a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.” *** Bu ayet-i kerime temelde adaletin önemine vurgu yapmakla beraber bir ilkeyi daha beyan etmektedir. O da insanın kin tutarken bile adaletten ayrılmaması yani her halükarda haksızlığa meydan vermeme düşüncesidir. Bu bize İslâm’ın ne kadar yüce bir sistem getirmiş olduğunu gösterir. Yeryüzündeki hiçbir inanç veya sistem, taraftarlarına, kin besledikleri düşmanlarına karşı bile katıksız adalet ile davranmayı emretmemiştir. Yalnızca bu din, müminlere, bu emri Allah (c.c.) için yerine getirmelerini, O’nun gözetiminde işe koyulmalarını ve diğer tüm bakış açılarından uzaklaşmalarını öğütlediğinden onlara, bu sorumluluğu yüklemiştir.  Müslümanların kalbinde diğer müslümanlar için kin ve hased türünden kötü düşünceler olmamalıdır. Müminleri birbirine bağlayan şey imandır. Kalbinde taşıdığı imanı her şeyden daha önemli olduğu bir kimse kuşkusuz diğer müminle için iyilik ve güzellik ister. Böyle bir kimsenin kalbinde, başka bir Müslüman için, buğza ve kötü niyete yer yoktur. Ancak imanı zayıflayan ve onun yerine kalbini daha önemsiz şeylerin işgal ettiği kimse, artık başka bir mümin kardeşi hakkında kin ve nefret besleyebilir. Bu konuda en iyi örnek Hz. Enes (r.a.)’ten rivayet edilen bir hadisi şeriftir. Bir defasında Hz. Peygamber (s.a.v.) ardı ardına üç gün ‘Şimdi buraya cennet ehlinden biri gelecek’ der ve her defasında da ensardan bir şahıs gelir. Bunu gören Abdullah b.Amr, bu şahsın Hz. Peygamber (s.a.v.) sürekli kendisini müjdelemesine sebep olacak hangi amelleri işlediğini merak eder. Bu yüzden cennetle müjdelenmeyi gerektirecek ne yaptığını görmek için o kimse ile birlikte üç gece kalır. Ancak onun farklı hiçbir hareketini göremez ve açıkça ona: - Ey kardeşim! Hz. peygamber (s.a.v.)’in seni devamlı cennetle müjdelemesine sebep olan ne yapıyorsun? diye sorar. O karşılık olarak: - Benim ne yaptığımı sen de gördün. Ancak, bir şey var ki, belki de sebep odur. Ben hiçbir Müslümana kin beslemiyor ve Allah (c.c.)’ın nimet verdiği kimseye hased etmiyorum, der. *** -Kur’an’da bulunan bir ayet bize mümin kardeşlerimiz hakkında nasıl dua etmemiz gerektiğini şöyle beyan eder: “Onlardan sonra gelenler derler ki; ‘Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanan kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde inananlara karşı bir kin bırakma! Rabbimiz sen çok şefkatli ve çok merhametlisin. ” *** İnsan kin tuttuğu zaman hasmının da kendisi gibi kin tutacağını ve bu kin yangınının sürekli yanacağını ve her iki tarafı da sürekli ateş içinde yakacağını düşünmelidir. Bu durumda intikam fırsatının her iki taraf için de doğacağı düşünülmelidir. Böyle gereksiz bir tehlikeyi ve huzursuzluğu canını korur gibi korumanın bir anlamı yoktur. ***Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Müslümanlara şu öğüdü veriyor: “Birbirinizle alâkayı kesmeyin! Birbirinize sırt dönmeyin! Birbirinize kin tutmayın! Haset etmeyin! Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun!” [4]*** İnsanlar ancak birbirlerine yardım ederek bu hayata tutunabilirler. Birbirlerine sırt çevirmeden, birbirlerine kin gütmeden, kardeş olarak yaşarlarsa eğer Allah (c.c.)’a layık bir kul olabilirler. ***Kin duygusu ile ilgili kavramlardan birisi de hiç kuşkusuz intikamdır. Kindar insan bir taraftan intikam ateşiyle yanıp tutuşur. Kinini ve nefretini boşaltacak müsait bir ortamı bekler. Bulunca da yapacağını yapar. Ama bu şekilde kendisine kötülük yaptığının farkında değildir. Çünkü kin, nefret, intikam gibi duygular insanın sevaplarını, hayırlı amellerini tüketir. Böylece insanın kıyamet günü elinde iyilik ve güzellik adına hiçbir sermayesi kalmaz. Bunun için iyilikleri çokça yapmalı ki, yapmış olduğu kötülüklerine karşın elinde Rabbinin mağfiretine sığınabileceği bir şeyleri olsun. Özet : Kindarlık hastalıktır, kişiye ve çevresine zarar verir. Allah kindarları sevmez. ALLAH BİZİ KİNDARLARIN ŞERRİNDEN KORUSUN, CUMANIZ MÜBAREK OLSUN! (Devamı Pazartesi günü )  
Ekleme Tarihi: 03 Eylül 2015 - Perşembe

BÖYLE KİN GÖRÜLMEDİ (1)

Zamanın başbakanı  “Biz dininin, kininin takipçisi olacak bir nesil yetiştireceğiz “derken  ben de “Dinini anladık ama kininin takipçisi olmak  ne demek” diye sormuştum bir yazımda. Dinimizin kindarlık konusundaki  öğütlerinden, yüce Mevlana’nın güzel özdeyişlerinden örnekler vermiştim aklımın yettiğince, dilimin döndüğünce.

Görüyorum ki kindar bir nesil yetiştirmek hevesinde olanların kindarlık boyutları o kadar haddini aştı ki, ne ulaştığı makamlar, ne elde ettiği imkanlar kafi gelmedi, kendi gibi düşünmeyenlere, kendisini eleştirmeye kalkanlara dünyayı dar edecek kindarlıklar sergilemeye devam ediyor. Bırakın kendini akıllı sananların, normal zekalı bir vatandaşın bile akıl ve havsalasına sığmayacak derecede kin kusuyor. Bu kindarlık  memlekette huzuru yerle yeksan edecek boyutlara vardı. Bunu görmemek, hissetmemek için ya kör ya da sağır veya alabildiğince bağnazlık içinde olmak gerekir.

Ülkemizdeki kindar davranışları irdelemeye geçmeden önce kindarlık konusunda sizlere bazı alıntılarla bu davranış bozukluğunun kaynağını ve sonuçlarını arz etmek istiyorum.

KİN TUTMAK ( Alıntı: Yüksek İslam Ahlakı,  Mustafa Bilgen )

‘Kin’, insanlar arasında doğmuş olan düşmanlıklardan dolayı kalpte tutulan hiddet ve kızgınlıklara, başkasının zararını gizlice arzu etmeye denir.

***

Hiddetlenen insan o anda kızgınlığını yenemeyince hiddetini içe döndürmekte ve orada karar kılınca bu kin adını almaktadır. Sürekli kin tutan kimseye ise kindar denir. Kin kalpte bulunan bir hastalıktır. Bu hastalık zamanla vücudun tümüne sirayet eder bir hale gelir. İnsan bu hastalığa yakalanınca kolay kolay ondan kurtulamaz. Bunun için insan daha baştan önlemini almalı ve kendini bu hastalığa karşı dirençli hale getirmelidir.

***

Haset, küçük görmek, alay etmek gibi bir takım kötü huylar kinin çirkin ürünleridir. Akıllı insana yaraşan, kin tutmamaktır. Kin tutmak her zaman insana kötülük getirmiştir. Çünkü kin tutan insan hiçbir zaman rahata ve huzura eremez. Sürekli bir şeylerin peşinde koşar. Bir takım küçük hesaplar peşindedir. Bu da onun hayatını çekilmez kılar. Ayrıca kindar insan bazı kimselere daima düşman gözüyle bakar. Ve onların kötülüğü için içten içe istek duyar. Fakat unuttuğu bir şey vardır ki o da, bu tutumuyla kendi hayatını boş yere heba etmektedir

***.

 Kin tutmak insanın davranışlarındaki uyumu bozar. Çünkü kin duygusu o kimsenin karşı tarafa karşı sürekli hor bakmasına ve kıskanmasına sebebiyet verir. Hatta ve hatta birçok konuda onu adalet duygusundan ayırır. Adalet duygusu da sosyal hayatın en önemli denge unsuru ve teminatıdır. Nitekim bir ayette şöyle buyurulur: “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adil davranmamaya itmesin. Adaletli olun; bu, Allah korkusuna daha çok yakışan bir davranıştır. Allah’a isyandan sakının. Allah yaptıklarınızı hakkıyla bilmektedir.”

***

Bu ayet-i kerime temelde adaletin önemine vurgu yapmakla beraber bir ilkeyi daha beyan etmektedir. O da insanın kin tutarken bile adaletten ayrılmaması yani her halükarda haksızlığa meydan vermeme düşüncesidir. Bu bize İslâm’ın ne kadar yüce bir sistem getirmiş olduğunu gösterir. Yeryüzündeki hiçbir inanç veya sistem, taraftarlarına, kin besledikleri düşmanlarına karşı bile katıksız adalet ile davranmayı emretmemiştir. Yalnızca bu din, müminlere, bu emri Allah (c.c.) için yerine getirmelerini, O’nun gözetiminde işe koyulmalarını ve diğer tüm bakış açılarından uzaklaşmalarını öğütlediğinden onlara, bu sorumluluğu yüklemiştir.

 Müslümanların kalbinde diğer müslümanlar için kin ve hased türünden kötü düşünceler olmamalıdır. Müminleri birbirine bağlayan şey imandır. Kalbinde taşıdığı imanı her şeyden daha önemli olduğu bir kimse kuşkusuz diğer müminle için iyilik ve güzellik ister. Böyle bir kimsenin kalbinde, başka bir Müslüman için, buğza ve kötü niyete yer yoktur. Ancak imanı zayıflayan ve onun yerine kalbini daha önemsiz şeylerin işgal ettiği kimse, artık başka bir mümin kardeşi hakkında kin ve nefret besleyebilir. Bu konuda en iyi örnek Hz. Enes (r.a.)’ten rivayet edilen bir hadisi şeriftir. Bir defasında Hz. Peygamber (s.a.v.) ardı ardına üç gün ‘Şimdi buraya cennet ehlinden biri gelecek’ der ve her defasında da ensardan bir şahıs gelir. Bunu gören Abdullah b.Amr, bu şahsın Hz. Peygamber (s.a.v.) sürekli kendisini müjdelemesine sebep olacak hangi amelleri işlediğini merak eder. Bu yüzden cennetle müjdelenmeyi gerektirecek ne yaptığını görmek için o kimse ile birlikte üç gece kalır. Ancak onun farklı hiçbir hareketini göremez ve açıkça ona:

- Ey kardeşim! Hz. peygamber (s.a.v.)’in seni devamlı cennetle müjdelemesine sebep olan ne yapıyorsun? diye sorar. O karşılık olarak:

- Benim ne yaptığımı sen de gördün. Ancak, bir şey var ki, belki de sebep odur. Ben hiçbir Müslümana kin beslemiyor ve Allah (c.c.)’ın nimet verdiği kimseye hased etmiyorum, der.

***

-Kur’an’da bulunan bir ayet bize mümin kardeşlerimiz hakkında nasıl dua etmemiz gerektiğini şöyle beyan eder: “Onlardan sonra gelenler derler ki; ‘Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanan kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde inananlara karşı bir kin bırakma! Rabbimiz sen çok şefkatli ve çok merhametlisin.

” ***

İnsan kin tuttuğu zaman hasmının da kendisi gibi kin tutacağını ve bu kin yangınının sürekli yanacağını ve her iki tarafı da sürekli ateş içinde yakacağını düşünmelidir. Bu durumda intikam fırsatının her iki taraf için de doğacağı düşünülmelidir. Böyle gereksiz bir tehlikeyi ve huzursuzluğu canını korur gibi korumanın bir anlamı yoktur.

***Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Müslümanlara şu öğüdü veriyor: “Birbirinizle alâkayı kesmeyin! Birbirinize sırt dönmeyin! Birbirinize kin tutmayın! Haset etmeyin! Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun!” [4]***

İnsanlar ancak birbirlerine yardım ederek bu hayata tutunabilirler. Birbirlerine sırt çevirmeden, birbirlerine kin gütmeden, kardeş olarak yaşarlarsa eğer Allah (c.c.)’a layık bir kul olabilirler. ***Kin duygusu ile ilgili kavramlardan birisi de hiç kuşkusuz intikamdır. Kindar insan bir taraftan intikam ateşiyle yanıp tutuşur. Kinini ve nefretini boşaltacak müsait bir ortamı bekler. Bulunca da yapacağını yapar. Ama bu şekilde kendisine kötülük yaptığının farkında değildir. Çünkü kin, nefret, intikam gibi duygular insanın sevaplarını, hayırlı amellerini tüketir. Böylece insanın kıyamet günü elinde iyilik ve güzellik adına hiçbir sermayesi kalmaz. Bunun için iyilikleri çokça yapmalı ki, yapmış olduğu kötülüklerine karşın elinde Rabbinin mağfiretine sığınabileceği bir şeyleri olsun.

Özet : Kindarlık hastalıktır, kişiye ve çevresine zarar verir. Allah kindarları sevmez.

ALLAH BİZİ KİNDARLARIN ŞERRİNDEN KORUSUN, CUMANIZ MÜBAREK OLSUN!

(Devamı Pazartesi günü )

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.