bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

Şevket Bahçelioğlu
Köşe Yazarı
Şevket Bahçelioğlu
 

İLKELİ OLMAK, DİK DURABİLMEK

Günlük yaşantımızda, düşüncelerimizde, siyaset anlayışımızda  bocalamalardan, yalpalamalardan, sürekli gelgitlerden, yön değiştirmelerimizden bizi kurtaracak olan kendi çapımızdaki ilkelerdir. Bir fikri savunabilmek için önce güçlü bir fikre sahip olmanın, o fikri destekleyen ilkeleri benimseyip onlara sıkıca sarılmanın gerekliliği sanırım tartışmasız bir gerçektir.  Herkes fikrinin doğru olduğunu düşünür ve gücünün yettiğince savunmaya çalışır. Peki kişinin sahip olduğu düşünceleri zaman içinde yön değiştiremez mi? Elbette değiştirebilir. Düşüncelerimizi sadece ilkelerin dar kalıpları içinde dondurmanın sakıncaları da vardır şüphesiz. Böyle bir durum söylemlerimizin tadını kaçırabilir, yaşantımızı değiştirebilir. Bu durumlarda kimi kez de neredeyse bilimsel gerekçeler bulur, ilkelere aşırı bağlılığın, hayatın değişen şartları içinde gerekli önlemleri almamızı güçleştirdiğini bile öne sürebiliriz. Zaten yanlış gördüğü, hatalı olduğunu fark ettiği durumlar karşısında da mevcut  fikrinden  vazgeçmemek düşünen beyinler ve gerçekçi bireyler  için akılcı bir yol ve yöntem olamaz?   Bir düşünceye, inat derecesinde körü körüne bağlı kalmak bağnazlık değil de nedir ki? Değişen şartlar ve durumlar karşısında ilkelerimizden sapmak için gerekçeler uydurmanın her zaman bir yolu bulunabilir. Ancak kişi değişen durumlar karşısında  değişimin gerekçesini bilmeli ve bunu mert bir şekilde, yine bir takım ilkeler çerçevesinde savunabilme yeterliliğine sahip olabilmelidir. Aksi takdirde değişimin gerekçesini  kimselere inandıramaz. Bazıları da olaylara geniş bir açıdan bakarak ilkelere bağlılık konusunda aşırılıklara saplanıp, hayatın gerçek anlamının böyle bir bağlılıktan ibaret sayılması gerektiğini  savunabilir. Bu yüzden başı derde girenler de olabilir. Belki de hayatın gerçek anlamına  kavuştuğu o tür örnekler karşısında mantığı,  sağduyuyu kısaca sonsuz bir saygı duygusundan başka her şeyi bir yana bırakmanın yapılması gereken tek şey olduğunu  sanıyorum. Bu yazının amacı bazı kimseleri kahramanlığa özendirmek değildir. Burada  söz konusu olan günlük yaşamımızda  bocalamalardan, yalpalamalardan ve sürekli olarak yaptıklarımıza kılıf uydurma çabalarından bizi kurtaracak olan kendi çapımızdaki ilkeleri hatırlatmaktır. Amacım bugün için pek zararsız görünüşlü bir takım davranışlarımızın gün gelir de kendi kendimizle hesaplaşmamız sırasında bizi en çok uğraştıracak, belleklerimizden bir türlü çıkaramadığımız anılara dönüşmesini önlemektir.                                                                                                                            Sevgi ve saygılarımla
Ekleme Tarihi: 11 Şubat 2014 - Salı

İLKELİ OLMAK, DİK DURABİLMEK

Günlük yaşantımızda, düşüncelerimizde, siyaset anlayışımızda  bocalamalardan, yalpalamalardan, sürekli gelgitlerden, yön değiştirmelerimizden bizi kurtaracak olan kendi çapımızdaki ilkelerdir.

Bir fikri savunabilmek için önce güçlü bir fikre sahip olmanın, o fikri destekleyen ilkeleri benimseyip onlara sıkıca sarılmanın gerekliliği sanırım tartışmasız bir gerçektir.

 Herkes fikrinin doğru olduğunu düşünür ve gücünün yettiğince savunmaya çalışır. Peki kişinin sahip olduğu düşünceleri zaman içinde yön değiştiremez mi? Elbette değiştirebilir. Düşüncelerimizi sadece ilkelerin dar kalıpları içinde dondurmanın sakıncaları da vardır şüphesiz. Böyle bir durum söylemlerimizin tadını kaçırabilir, yaşantımızı değiştirebilir. Bu durumlarda kimi kez de neredeyse bilimsel gerekçeler bulur, ilkelere aşırı bağlılığın, hayatın değişen şartları içinde gerekli önlemleri almamızı güçleştirdiğini bile öne sürebiliriz. Zaten yanlış gördüğü, hatalı olduğunu fark ettiği durumlar karşısında da mevcut  fikrinden  vazgeçmemek düşünen beyinler ve gerçekçi bireyler  için akılcı bir yol ve yöntem olamaz?   Bir düşünceye, inat derecesinde körü körüne bağlı kalmak bağnazlık değil de nedir ki?

Değişen şartlar ve durumlar karşısında ilkelerimizden sapmak için gerekçeler uydurmanın her zaman bir yolu bulunabilir. Ancak kişi değişen durumlar karşısında  değişimin gerekçesini bilmeli ve bunu mert bir şekilde, yine bir takım ilkeler çerçevesinde savunabilme yeterliliğine sahip olabilmelidir. Aksi takdirde değişimin gerekçesini  kimselere inandıramaz.

Bazıları da olaylara geniş bir açıdan bakarak ilkelere bağlılık konusunda aşırılıklara saplanıp, hayatın gerçek anlamının böyle bir bağlılıktan ibaret sayılması gerektiğini  savunabilir. Bu yüzden başı derde girenler de olabilir. Belki de hayatın gerçek anlamına  kavuştuğu o tür örnekler karşısında mantığı,  sağduyuyu kısaca sonsuz bir saygı duygusundan başka her şeyi bir yana bırakmanın yapılması gereken tek şey olduğunu  sanıyorum.

Bu yazının amacı bazı kimseleri kahramanlığa özendirmek değildir. Burada  söz konusu olan günlük yaşamımızda  bocalamalardan, yalpalamalardan ve sürekli olarak yaptıklarımıza kılıf uydurma çabalarından bizi kurtaracak olan kendi çapımızdaki ilkeleri hatırlatmaktır.

Amacım bugün için pek zararsız görünüşlü bir takım davranışlarımızın gün gelir de kendi kendimizle hesaplaşmamız sırasında bizi en çok uğraştıracak, belleklerimizden bir türlü çıkaramadığımız anılara dönüşmesini önlemektir.

                                                                                                                           Sevgi ve saygılarımla

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.