meritking giriş kingroyal giriş

Şevket Bahçelioğlu
Köşe Yazarı
Şevket Bahçelioğlu
 

Unutulan Bir Mimar: Can EGELİ (1927-1969)

9 Eylül Üniversitesi Emekli Öğretim üyesi Prof. Dr. Doğan Tuna'nın Kaleminden : Mimarlık dünyamızın arka planda kalmış / kalmayı tercih etmiş, nitelikli ürünler veren mimarlarına yer verdiğimiz “retrospektif” bölümünün konuğu Can Egeli. 1952 yılı İTÜ mezunu Egeli, Taşkışla’daki Mimar Sinan büstünün de heykeltıraşı. İzmir’de Tire Belediyesi Fen İşleri Müdürü olarak bir süre çalışan mimarın izlerini yörede hâlâ izlemek mümkün. Mimarlık pratiğini İzmir’de, daha sonra Almanya’nın Mainz kentinde sürdüren Egeli, yurtiçi ve yurtdışında çeşitli yarışmalarda dereceler almış ve bazılarını uygulama fırsatı bulmuş. Egeli’yi arkadaşı ve “çırağı” Doğan Tuna anlatıyor. Fotoğraflar: Mimar Sinan büstünün fotoğrafı İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanlığı’ndan; Can Egeli’in fotoğrafı ile Mainz / Mutterstadt İlk ve Orta Okulu’na ait fotoğraflar Sayın Yaman Egeli’den sağlanmış olup kendilerine teşekkür ederim. Diğer fotoğraflar Doğan Tuna Arşivi’ne aittir. 1950-1951 ders yılı başlangıcında, Osmanbey-Şişli taraflarında kalabileceğim bir pansiyon arıyordum. Odama yerleştiğim günün akşamı bitişikteki odadan üç kişinin kahkaha sesleri gramofonda çalınan bir senfoninin seslerine karışıyordu. O akşam komşumun odasının kapısını tıklatarak, oda komşuma kendimi tanıtmak istedim. Kapıyı komşum Can Egeli açtı. Kendimi tanıttım ve bitişik odaya yeni taşındığımı söyledim. Ayaküstü başlayan konuşmalar gelişip, onlara İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde 2. sınıf öğrencisi olduğumu söylediğimde, biraz önce beni şaşırtmış olan kahkahalar tekrar başladı. Can Egeli ve sınıf arkadaşı Basat Hazarhun, ortak arkadaşları Erdoğan Uzkınay ile birlikte, o günlerde Can Bey’in kazandığı bir mimari proje yarışmasını kutlamak için biraraya geldiklerini, Erdoğan hariç ikisinin de Mimarlık Fakültesi son sınıf öğrencileri olduklarını öğrendiğimde şaşırma sırası bana gelmişti. Can’ı tebrik ettim. O akşam başlayan tanışıklığımız zamanla bir ağabey- kardeş ilişkisine dönüştü ve yıllarca sürdü. Can Egeli, orta boylu, siyah saçlı ve gözlü, esmer, yüzüne değişik bir anlam veren çıkık alt çenesi, zayıf olmasına rağmen atletik bir yapıya sahip, sürekli hareketli ve genellikle güler yüzlü bir insandı. Tanışmamızdan sonra, her eve geldiğimde veya odamda çalışırken Can Bey, oda kapısından başını uzatır, çalışmalarım hakkında sorular sorar, çizimlerime baktığı zaman da fikirlerini açıklar, alışverişe gidiyorsa bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sorar veya birlikte yemeğe çıkmamızı önerirdi. Fakültemiz Taşkışla’ya taşındıktan sonraki aylarda, takriben 1950 yılı başlarında, o günkü Öğrenci Derneği’nin Başkanı Doğan Tekeli’nin öncülüğünde, üst holün batı kısmında ve iki pencere arasına, ahşap bir kaide üzerine alçıdan bir Mimar Sinan büstü konmuş ve bir törenle açılmıştı (Resim 1). Bu büst zamanla Fakültemizde okuyan tüm mimar adaylarının belleklerinde Mimar Sinan imgesini oluşturacaktı. Bu büstün Can Egeli tarafından yapıldığını onu tanıdıktan çok sonra öğrenecektim. Can Bey’in odasında gördüğüm resimlerden de onun heykel ve resim yaptığını anlamıştım. Mimarlık öğrenimine başlamadan önce, bu yeteneklerini keşfeden babasının yardımı ile resim ve heykel dersleri alarak bu yeteneklerini geliştirmiş diye düşünmüştüm. Oda komşuluğumuz kısa bir süre sonra biçim değiştirdi, tam anlamı ile bir usta-çırak ilişkisine dönüştü. Proje çalışmalarım sırasında ona danışabilmek başarımı arttırırken, bu kez o bana girdiği yarışmalarda kendisine yardım etmemi istemeye başladı. Bunu da zevkle yaptım. Onun sayesinde sabahlara kadar çizim yapmayı, yeni başladığımız projeleri kısa zamanda sonuçlandırmayı, maket yapmayı, proje etütleri sırasında renkli kalemlerle çalışmayı, yarışma projelerini zamanında postaya veya teslim edilmesi gerekli yerlere yetiştirmeyi öğrendim Can Bey, her zaman şık ve bakımlı olmaya özen gösteriyordu. Giydiği kıyafetleri ister spor, ister günlük olsun mutlaka tasarımında katkısı olur, değişikliklerden hoşlanırdı. Bunu onun tüm sınıf arkadaşları da bilir ve hatırlarlar. Dik yakalı beyaz gömleğine çoğunlukla kravat yerine, Prof. Holzmeister hocamız gibi, bordo renkli bir kurdele bağlardı. Evindeki kütüphanesi oldukça zengindi. Aldığı mimarlık dergilerinin yanısıra belirli konularda bir dizi kitabı vardı. Bunların yanısıra da, o günkü olanaklar ile geniş bir klasik Batı müziği koleksiyonu oluşturmuştu. O yıllarda öğrenci olmasına rağmen, inşaat müteahhitliği yapan dayısının Büyükdere yalısında kendisi için yapmakta olduğu dört katlı bir apartmanın mimarlığını yaptığı gibi, yarışmalara katılabilmek için bazı hocalarımızdan izin ve imzalarını alıyordu. Bu şekilde kaç yarışmaya katıldığını hatırlayamıyorum, ancak tanıştığım ilk günlerde onun İzmir Enternasyonal Fuarı’nda bir sergi pavyonu yaptığını, İstanbul’da Spor ve Sergi Sarayı önündeki alanda açılan bir fuarda da Etibank Pavyonu Proje Yarışması’nı kazanıp gerçekleştirdiğini kendisinden dinlemiştim.  DEVAM EDECEK ...
Ekleme Tarihi: 25 Aralık 2025 -Perşembe

Unutulan Bir Mimar: Can EGELİ (1927-1969)

9 Eylül Üniversitesi Emekli Öğretim üyesi Prof. Dr. Doğan Tuna'nın Kaleminden :

Mimarlık dünyamızın arka planda kalmış / kalmayı tercih etmiş, nitelikli ürünler veren mimarlarına yer verdiğimiz “retrospektif” bölümünün konuğu Can Egeli. 1952 yılı İTÜ mezunu Egeli, Taşkışla’daki Mimar Sinan büstünün de heykeltıraşı. İzmir’de Tire Belediyesi Fen İşleri Müdürü olarak bir süre çalışan mimarın izlerini yörede hâlâ izlemek mümkün. Mimarlık pratiğini İzmir’de, daha sonra Almanya’nın Mainz kentinde sürdüren Egeli, yurtiçi ve yurtdışında çeşitli yarışmalarda dereceler almış ve bazılarını uygulama fırsatı bulmuş. Egeli’yi arkadaşı ve “çırağı” Doğan Tuna anlatıyor. Fotoğraflar: Mimar Sinan büstünün fotoğrafı İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanlığı’ndan; Can Egeli’in fotoğrafı ile Mainz / Mutterstadt İlk ve Orta Okulu’na ait fotoğraflar Sayın Yaman Egeli’den sağlanmış olup kendilerine teşekkür ederim. Diğer fotoğraflar Doğan Tuna Arşivi’ne aittir.

1950-1951 ders yılı başlangıcında, Osmanbey-Şişli taraflarında kalabileceğim bir pansiyon arıyordum. Odama yerleştiğim günün akşamı bitişikteki odadan üç kişinin kahkaha sesleri gramofonda çalınan bir senfoninin seslerine karışıyordu. O akşam komşumun odasının kapısını tıklatarak, oda komşuma kendimi tanıtmak istedim. Kapıyı komşum Can Egeli açtı. Kendimi tanıttım ve bitişik odaya yeni taşındığımı söyledim. Ayaküstü başlayan konuşmalar gelişip, onlara İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde 2. sınıf öğrencisi olduğumu söylediğimde, biraz önce beni şaşırtmış olan kahkahalar tekrar başladı. Can Egeli ve sınıf arkadaşı Basat Hazarhun, ortak arkadaşları Erdoğan Uzkınay ile birlikte, o günlerde Can Bey’in kazandığı bir mimari proje yarışmasını kutlamak için biraraya geldiklerini, Erdoğan hariç ikisinin de Mimarlık Fakültesi son sınıf öğrencileri olduklarını öğrendiğimde şaşırma sırası bana gelmişti. Can’ı tebrik ettim. O akşam başlayan tanışıklığımız zamanla bir ağabey- kardeş ilişkisine dönüştü ve yıllarca sürdü.

Can Egeli, orta boylu, siyah saçlı ve gözlü, esmer, yüzüne değişik bir anlam veren çıkık alt çenesi, zayıf olmasına rağmen atletik bir yapıya sahip, sürekli hareketli ve genellikle güler yüzlü bir insandı. Tanışmamızdan sonra, her eve geldiğimde veya odamda çalışırken Can Bey, oda kapısından başını uzatır, çalışmalarım hakkında sorular sorar, çizimlerime baktığı zaman da fikirlerini açıklar, alışverişe gidiyorsa bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sorar veya birlikte yemeğe çıkmamızı önerirdi.

Fakültemiz Taşkışla’ya taşındıktan sonraki aylarda, takriben 1950 yılı başlarında, o günkü Öğrenci Derneği’nin Başkanı Doğan Tekeli’nin öncülüğünde, üst holün batı kısmında ve iki pencere arasına, ahşap bir kaide üzerine alçıdan bir Mimar Sinan büstü konmuş ve bir törenle açılmıştı (Resim 1). Bu büst zamanla Fakültemizde okuyan tüm mimar adaylarının belleklerinde Mimar Sinan imgesini oluşturacaktı. Bu büstün Can Egeli tarafından yapıldığını onu tanıdıktan çok sonra öğrenecektim. Can Bey’in odasında gördüğüm resimlerden de onun heykel ve resim yaptığını anlamıştım. Mimarlık öğrenimine başlamadan önce, bu yeteneklerini keşfeden babasının yardımı ile resim ve heykel dersleri alarak bu yeteneklerini geliştirmiş diye düşünmüştüm.

Oda komşuluğumuz kısa bir süre sonra biçim değiştirdi, tam anlamı ile bir usta-çırak ilişkisine dönüştü. Proje çalışmalarım sırasında ona danışabilmek başarımı arttırırken, bu kez o bana girdiği yarışmalarda kendisine yardım etmemi istemeye başladı. Bunu da zevkle yaptım. Onun sayesinde sabahlara kadar çizim yapmayı, yeni başladığımız projeleri kısa zamanda sonuçlandırmayı, maket yapmayı, proje etütleri sırasında renkli kalemlerle çalışmayı, yarışma projelerini zamanında postaya veya teslim edilmesi gerekli yerlere yetiştirmeyi öğrendim

Can Bey, her zaman şık ve bakımlı olmaya özen gösteriyordu. Giydiği kıyafetleri ister spor, ister günlük olsun mutlaka tasarımında katkısı olur, değişikliklerden hoşlanırdı. Bunu onun tüm sınıf arkadaşları da bilir ve hatırlarlar. Dik yakalı beyaz gömleğine çoğunlukla kravat yerine, Prof. Holzmeister hocamız gibi, bordo renkli bir kurdele bağlardı. Evindeki kütüphanesi oldukça zengindi. Aldığı mimarlık dergilerinin yanısıra belirli konularda bir dizi kitabı vardı. Bunların yanısıra da, o günkü olanaklar ile geniş bir klasik Batı müziği koleksiyonu oluşturmuştu.

O yıllarda öğrenci olmasına rağmen, inşaat müteahhitliği yapan dayısının Büyükdere yalısında kendisi için yapmakta olduğu dört katlı bir apartmanın mimarlığını yaptığı gibi, yarışmalara katılabilmek için bazı hocalarımızdan izin ve imzalarını alıyordu. Bu şekilde kaç yarışmaya katıldığını hatırlayamıyorum, ancak tanıştığım ilk günlerde onun İzmir Enternasyonal Fuarı’nda bir sergi pavyonu yaptığını, İstanbul’da Spor ve Sergi Sarayı önündeki alanda açılan bir fuarda da Etibank Pavyonu Proje Yarışması’nı kazanıp gerçekleştirdiğini kendisinden dinlemiştim. 
DEVAM EDECEK ...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.