bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

Şevket Bahçelioğlu
Köşe Yazarı
Şevket Bahçelioğlu
 

19 MAYISI ANLAMAK

Üç kıtaya yayılmış bir devlet,   cihana ün salmış bir imparatorluk ve başı göklere kadar yükselen bir Millet  tarihiyle ne kadar övünse hakkıdır.  Hürriyeti vazgeçilmez yaşam tarzı olarak seçmiş, esaret zincirine asla tahammül göstermeyen bir ulus, ve ülkesini canından aziz bilen  insanların yurdu Anadolu … Şanlı geçmişine prangalar vurulup esarete mahkum edilmeye kalkışılır. 1 Dünya Savaşı ardından Osmanlı Devletine  dayatılan Mondros Ateşkes Antlaşmasıyla ülkemiz resmen parçalanmaya ve paylaşılmaya başlanır. Tarih boyunca bu toprakları Türklerden temizlemek için çaba sarf edip bir türlü amaçlarına ulaşamayan  Batılı ülkeler “Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar güzel ve değerlidir” sözünün büyülü hülyasına  dalarak bizi bu topraklardan sürüp çıkarma hevesine kapıldılar. Bu paylaşımda  İzmir ve Batı  Anadolu Yunanlılar’a, İstanbul ve çevresi İngilizler’e, Adana ve Antep çevresi Fransızlar’a, Doğu Anadolu Ermeniler’e, Irak  İngilizler’e ,İtalyanlara da Antalya ve Konya çevresi  düşmüştü. Bu dış tehditlerin yanında  sayısı otuzları bulan hain ayaklanmalarla da içten bir parçalama politikası ile bizi öz yurdumuzdan mahrum bırakma sevdasına kalkıştılar. Bir kısım gafiller de bu ümitsiz durumdan  çıkmanın yolunun  Amerikan Mandası , bir kısmı da İngiliz himayesiyle mümkün  olabileceğini  söylemeye başladılar. Bir kısım ahmaklar da kurtuluşun ancak yeni bir Osmanlıcılık ile bir kısmı da İslamiyetin yüceltilmesiyle gerçekleşebileceğini dillendiriyorlardı. Sanki Osmanlının yıkılışını görmüyorlardı. İslam birliği içinde bulunan güya dindaşlarımızın İngilizlerle Fransızlarla birlikte olup bizi arkamızdan vurmaya kalkıştıklarını da görmüyorlardı. İslam birliği batışımıza engel olacaksa bu günlerde Arap dostlarımız bizimle olması gerekmez miydi? Türk halkı yer yer düşman işgaline direniş başlatmıştı. Batı Anadolu’da  Kuvay-i Milliye  teşkilatları kurulmaya başladı. Antep, Urfa, Maraş şehirlerimizin kahraman halkı işgalcilere karşı direnişe başlamıştı.  İşte böyle bir ortamda Mustafa Kemal 18 arkadaşıyla birlikte Samsun’a ayak bastı. Hedefi Anadolu’da uyanan milli bilinci pekiştirmek ve yüceltmekti. Bu  olay elbette Türk tarihinin başlangıcı olamazdı. Ama beş bin yıllık tarihimizin önemli bir dönüm noktasıydı. Samsun’a bu çıkış gerçekleşmese Erzurum  Kongresi ve Sivas Kongresi olmazdı. Muhtemelen TBMM si de açılmazdı. Kurtuluş mucizemiz de belki de gerçekleşemezdi.  Vatan şairimiz Namık Kemal’in feryadına benzer bir durum söz konusu idi: “Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini, Yok mudur kurtaracak baht- ı kara maderini” Mustafa Kemal, Namık Kemal’in  yine Türk tarihinin başka karanlık günlerindeki bu feryadına 13 Ocak 1921 tarihinde TBMM  kürsüsünden haykırarak şöyle cevap veriyordu. “Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini  “ Çok değil, beş altı yıl önce Çanakkale’de, Anafartalar’ da, Çonkbayırı’nda adını dünya harp tarihine altın harflerle yazdıran Mustafa Kemal  beklenen kurtarıcı olarak ortaya çıktı. Dünya tarihine bir göz attığımızda büyük olaylar, büyük zaferler ve büyük değişimlerin gerçekleşebilmesi için üç temek unsurun varlığından söz edebiliriz. Bunlardan birincisi bir ideoloji ,bir düşünce birliğidir. İkincisi ise bu ideolojiye inanan bir kadro, bir ekip gerekir. Üçüncüsü ve en önemlisi de liderdir.  Mustafa Kemal bu üç unsurda da vardır. Dünyaya örnek teşkil eden kurtuluş mucizemizin ideoloğu  O’dur, kadroyu O  oluşturmuştur. Ve O  bu kadronun liderliğini en başarılı bir şekilde gerçekleştirmiştir. “O olmasaydı da olurduk” diyenlere gülüp geçiyorum. O olmasaydı belki yine olurduk ama ya Amerikan mandasında, ya  İngiliz himayesinde  ya da Yunan uşağı rolünde olurduk. Kimse hayal görmesin, O büyük insan, aklıyla, cesaretiyle, basiretiyle, dirayetiyle  Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu  ve ebedi koruyucusudur. Çağdaşları hepsi birer birer tarih sahnesinden silinmiş, yok olup gitmişlerdir. Atatürk fikirleriyle,ilkeleriyle ve  inkilaplarıyla dimdik ayaktadır. Her türlü fitne, nifak ve ihanete rağmen O’nu Türk  Milletinin kalbinden söküp atmak mümkün olamamıştır. Atatürk ebediyen var olacaktır. “ Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır” gerçeğiyle bu Bayrağı ve bu güzel toprakları bize vatan olarak armağan bırakan silah arkadaşları ve   isimsiz kahramanlara da saygılarımız sonsuz. Hepiniz nurlar inde yatınız.  Vatan size minnettardır.
Ekleme Tarihi: 18 Mayıs 2016 - Çarşamba

19 MAYISI ANLAMAK

Üç kıtaya yayılmış bir devlet,   cihana ün salmış bir imparatorluk ve başı göklere kadar yükselen bir Millet  tarihiyle ne kadar övünse hakkıdır. 

Hürriyeti vazgeçilmez yaşam tarzı olarak seçmiş, esaret zincirine asla tahammül göstermeyen bir ulus, ve ülkesini canından aziz bilen  insanların yurdu Anadolu … Şanlı geçmişine prangalar vurulup esarete mahkum edilmeye kalkışılır.

1 Dünya Savaşı ardından Osmanlı Devletine  dayatılan Mondros Ateşkes Antlaşmasıyla ülkemiz resmen parçalanmaya ve paylaşılmaya başlanır. Tarih boyunca bu toprakları Türklerden temizlemek için çaba sarf edip bir türlü amaçlarına ulaşamayan  Batılı ülkeler “Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar güzel ve değerlidir” sözünün büyülü hülyasına  dalarak bizi bu topraklardan sürüp çıkarma hevesine kapıldılar.

Bu paylaşımda  İzmir ve Batı  Anadolu Yunanlılar’a, İstanbul ve çevresi İngilizler’e, Adana ve Antep çevresi Fransızlar’a, Doğu Anadolu Ermeniler’e, Irak  İngilizler’e ,İtalyanlara da Antalya ve Konya çevresi  düşmüştü.

Bu dış tehditlerin yanında  sayısı otuzları bulan hain ayaklanmalarla da içten bir parçalama politikası ile bizi öz yurdumuzdan mahrum bırakma sevdasına kalkıştılar. Bir kısım gafiller de bu ümitsiz durumdan  çıkmanın yolunun  Amerikan Mandası , bir kısmı da İngiliz himayesiyle mümkün  olabileceğini  söylemeye başladılar. Bir kısım ahmaklar da kurtuluşun ancak yeni bir Osmanlıcılık ile bir kısmı da İslamiyetin yüceltilmesiyle gerçekleşebileceğini dillendiriyorlardı. Sanki Osmanlının yıkılışını görmüyorlardı. İslam birliği içinde bulunan güya dindaşlarımızın İngilizlerle Fransızlarla birlikte olup bizi arkamızdan vurmaya kalkıştıklarını da görmüyorlardı. İslam birliği batışımıza engel olacaksa bu günlerde Arap dostlarımız bizimle olması gerekmez miydi?

Türk halkı yer yer düşman işgaline direniş başlatmıştı. Batı Anadolu’da  Kuvay-i Milliye  teşkilatları kurulmaya başladı. Antep, Urfa, Maraş şehirlerimizin kahraman halkı işgalcilere karşı direnişe başlamıştı.

 İşte böyle bir ortamda Mustafa Kemal 18 arkadaşıyla birlikte Samsun’a ayak bastı. Hedefi Anadolu’da uyanan milli bilinci pekiştirmek ve yüceltmekti. Bu  olay elbette Türk tarihinin başlangıcı olamazdı. Ama beş bin yıllık tarihimizin önemli bir dönüm noktasıydı. Samsun’a bu çıkış gerçekleşmese Erzurum  Kongresi ve Sivas Kongresi olmazdı. Muhtemelen TBMM si de açılmazdı. Kurtuluş mucizemiz de belki de gerçekleşemezdi.  Vatan şairimiz Namık Kemal’in feryadına benzer bir durum söz konusu idi: “Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,

Yok mudur kurtaracak baht- ı kara maderini”

Mustafa Kemal, Namık Kemal’in  yine Türk tarihinin başka karanlık günlerindeki bu feryadına 13 Ocak 1921 tarihinde TBMM  kürsüsünden haykırarak şöyle cevap veriyordu.

“Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,

Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini  “

Çok değil, beş altı yıl önce Çanakkale’de, Anafartalar’ da, Çonkbayırı’nda adını dünya harp tarihine altın harflerle yazdıran Mustafa Kemal  beklenen kurtarıcı olarak ortaya çıktı.

Dünya tarihine bir göz attığımızda büyük olaylar, büyük zaferler ve büyük değişimlerin gerçekleşebilmesi için üç temek unsurun varlığından söz edebiliriz. Bunlardan birincisi bir ideoloji ,bir düşünce birliğidir. İkincisi ise bu ideolojiye inanan bir kadro, bir ekip gerekir. Üçüncüsü ve en önemlisi de liderdir.  Mustafa Kemal bu üç unsurda da vardır. Dünyaya örnek teşkil eden kurtuluş mucizemizin ideoloğu  O’dur, kadroyu O  oluşturmuştur. Ve O  bu kadronun liderliğini en başarılı bir şekilde gerçekleştirmiştir.

“O olmasaydı da olurduk” diyenlere gülüp geçiyorum. O olmasaydı belki yine olurduk ama ya Amerikan mandasında, ya  İngiliz himayesinde  ya da Yunan uşağı rolünde olurduk.

Kimse hayal görmesin, O büyük insan, aklıyla, cesaretiyle, basiretiyle, dirayetiyle  Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu  ve ebedi koruyucusudur. Çağdaşları hepsi birer birer tarih sahnesinden silinmiş, yok olup gitmişlerdir. Atatürk fikirleriyle,ilkeleriyle ve  inkilaplarıyla dimdik ayaktadır. Her türlü fitne, nifak ve ihanete rağmen O’nu Türk  Milletinin kalbinden söküp atmak mümkün olamamıştır.

Atatürk ebediyen var olacaktır. “ Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır” gerçeğiyle bu Bayrağı ve bu güzel toprakları bize vatan olarak armağan bırakan silah arkadaşları ve   isimsiz kahramanlara da saygılarımız sonsuz.

Hepiniz nurlar inde yatınız.  Vatan size minnettardır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.