bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

Şevket Bahçelioğlu
Köşe Yazarı
Şevket Bahçelioğlu
 

NEREDENNN… NEREYE?

Yıl 1970 İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsünde öğrenciyiz. Okulumuz Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir yüksekokul. Bilimsel özerklik adına okul müdürünün okul öğretim üyelerinin ve öğrencilerinin ortaklaşa tercihlerine göre seçimi konusunda bir mücadele veriliyor ve Bakanlık o gün Türkiye’de mevcut olan 12 Eğitim Enstitüsünden sadece İstanbul Atatürk ve Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünde öğretmen ve öğrencilere müdürlerini seçme hakkı veriyor. ( Tabii bu hak daha sonra diğerlerine de doğal olarak verilecekti.). O yıl öğretim üyeleri arasından üç adayı öğrenciler olarak biz seçtik, bu üç aday içinden birini de öğretmenler kurulu okulumuza müdür olarak seçmişti. Bu hak demokrasinin bir gereği olarak değerlendirilmelidir. Sınıf başkanını ve öğrenci örgüt başkanını seçen öğrenciler, bir köy muhtarını, bir belediye başkanını, dernek başkanını, kooperatif başkanını, milletvekillerini, cumhurbaşkanını seçimle işbaşına getiren topluluklar için seçim vazgeçilmez bir yöntemdir. Tek başına demokrasinin tek şartı seçim değilse de ilk şartı seçimdir.     Bu temel hususa parmak bastıktan sonra gelelim bu günkü üniversitelere rektör atama usül ve şekline: Çeşitli usüller denendikten sonra bugün gelinen noktada rektör atama tek kişinin ; Cumhurbaşkanının elindedir. Dün Haber Türk TV ekranında rektör seçimi tartışılıyordu . Katılımcılar Vatan Partisi Genel Başkanı Dr.Doğu Perinçek, Haber Türk Yazarı Nihal Bengisu Karaca, İyi Parti Genel Başk. Yardımcısı Şenol Sunat, Prof. Ersan Şen ve Mücahit Binici idi. Aklın yolu birdir denir, bence doğrudur ve öyle olmalıdır. Baştan sona kadar izledim, izleyenler de görmüş olmalıdır ki iktidara yakın veya karşıt olan dört üye bu günkü seçim şeklinin yanlış olduğunu ısrarla savundular, sadece Mücahit Binici bundan iyisi Şam’da kayısı demeye getiriyordu ve bence zavallı bir görüntü sergiliyordu. Çünkü O’na göre bir kişinin iradesi binlerce öğretmen ve öğrencinin tercihinden daha önde gelmekteydi. Ersan Şen ve Şenol Hanım her zaman ki gibi doğruları savunarak bu seçim şeklinin büyük bir hata olduğunu dile getirdiler . Tanıdığım Nihal Hanım çoğunlukla iktidar yanlısı fikirleri savunurken rektör seçiminin bu şekliyle yapılmasının Boğaziçi Üniversitesi gibi köklü ve gözde bir üniversitesinin öğretmen ve öğrencileri tarafından kabul edilmesinin mümkün olmadığını ve gösterdikleri tepkinin bir takım provakatif çıkışların dışında haklı görülebileceğini dile getirdi.     Beni en çok şaşırtan da Doğu Perinçek oldu. Kamuoyunda hukuka saygının 20 lere kadar düştüğü bir hukuk ortamında “Hukuk son elli yılın altın çağını yaşıyor” diyebilen ve iktidarın her icraatını destekleyip adeta koalisyon ortağı gibi davranan Perinçek nasıl oldu da “Bu sistem yanlış, üniversite rektörlerini üniversiteler seçmelidir.” Diyebildi. Tebrik ediyorum. Hatırladığım kadarıyla Doğu Bey 1970 yılında okulumuzda Okul Müdürünü okul öğretmen ve öğrencileri seçmelidir çabalarımıza destek vermek üzere okulumuza gelip bir konferans vermişti. Demek ki pek çok konularda yön değiştirebilen Perinçek bu konuda doğruları savunmaya devam ediyor . Kutluyorum.     Fakat pek çok konuda fikirlerine katılmadığım Sayın Perinçek’le iki konuda hemfikiriz. Birisi bu üniversite rektörlerinin seçimi konusu, ikincisi de Ermeni Soykırımı konusundaki tutumudur. Bundan beş –altı yıl önce Tire’ye bir konferans için geldiğinde kendisine o günlerde AB üyesi ülkelerin pek çoğunda “Ermeni Soykırımı olmamıştır “demenin suç olarak görülmesine tepki olarak Bern şehri sokaklarında yürüyüş yapmasını kastederek ”Sayın Perinçek İsviçre’nin Bern şehri sokaklarında Ermeni Soykırımı olmamıştır diye yürürken ben de yanınızdayım” dediğimde O da elini kalbinin üzerine koyarak “Siz de kalbimizdeydiniz.”şeklinde cevap vermişti.     Sonuç: Eğriye eğri, doğruya doğru diyebilecek ferasete sahip olmakla kendimi mutlu sayıyorum. Boğaziçi Üniversitesi’nin yüzlerce değerli bilim adamı , öğretim üyeleri varken Türkiye’mizin zeki ve çalışkan oldukları için bu üniversitenin öğrencileri olabilen binlerce gencin fikirleri alınmadan rektör ataması yapılmasını demokrasi açısından bir zafiyet olarak değerlendiriyorum. 50 yıl önce rektörünü kendi seçebilen üniversite ve yüksekokullardan anlı şanlı üniversitelerde bile bir kişinin tercihiyle rektör atamasını göz önüne alarak insan “Neredennn nereye” demekten kendini alamıyor.  
Ekleme Tarihi: 09 Ocak 2021 - Cumartesi

NEREDENNN… NEREYE?

Yıl 1970 İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsünde öğrenciyiz. Okulumuz Milli Eğitim Bakanlığına bağlı bir yüksekokul. Bilimsel özerklik adına okul müdürünün okul öğretim üyelerinin ve öğrencilerinin ortaklaşa tercihlerine göre seçimi konusunda bir mücadele veriliyor ve Bakanlık o gün Türkiye’de mevcut olan 12 Eğitim Enstitüsünden sadece İstanbul Atatürk ve Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünde öğretmen ve öğrencilere müdürlerini seçme hakkı veriyor. ( Tabii bu hak daha sonra diğerlerine de doğal olarak verilecekti.). O yıl öğretim üyeleri arasından üç adayı öğrenciler olarak biz seçtik, bu üç aday içinden birini de öğretmenler kurulu okulumuza müdür olarak seçmişti. Bu hak demokrasinin bir gereği olarak değerlendirilmelidir. Sınıf başkanını ve öğrenci örgüt başkanını seçen öğrenciler, bir köy muhtarını, bir belediye başkanını, dernek başkanını, kooperatif başkanını, milletvekillerini, cumhurbaşkanını seçimle işbaşına getiren topluluklar için seçim vazgeçilmez bir yöntemdir. Tek başına demokrasinin tek şartı seçim değilse de ilk şartı seçimdir.

 

 

Bu temel hususa parmak bastıktan sonra gelelim bu günkü üniversitelere rektör atama usül ve şekline: Çeşitli usüller denendikten sonra bugün gelinen noktada rektör atama tek kişinin ; Cumhurbaşkanının elindedir. Dün Haber Türk TV ekranında rektör seçimi tartışılıyordu . Katılımcılar Vatan Partisi Genel Başkanı Dr.Doğu Perinçek, Haber Türk Yazarı Nihal Bengisu Karaca, İyi Parti Genel Başk. Yardımcısı Şenol Sunat, Prof. Ersan Şen ve Mücahit Binici idi. Aklın yolu birdir denir, bence doğrudur ve öyle olmalıdır. Baştan sona kadar izledim, izleyenler de görmüş olmalıdır ki iktidara yakın veya karşıt olan dört üye bu günkü seçim şeklinin yanlış olduğunu ısrarla savundular, sadece Mücahit Binici bundan iyisi Şam’da kayısı demeye getiriyordu ve bence zavallı bir görüntü sergiliyordu. Çünkü O’na göre bir kişinin iradesi binlerce öğretmen ve öğrencinin tercihinden daha önde gelmekteydi. Ersan Şen ve Şenol Hanım her zaman ki gibi doğruları savunarak bu seçim şeklinin büyük bir hata olduğunu dile getirdiler . Tanıdığım Nihal Hanım çoğunlukla iktidar yanlısı fikirleri savunurken rektör seçiminin bu şekliyle yapılmasının Boğaziçi Üniversitesi gibi köklü ve gözde bir üniversitesinin öğretmen ve öğrencileri tarafından kabul edilmesinin mümkün olmadığını ve gösterdikleri tepkinin bir takım provakatif çıkışların dışında haklı görülebileceğini dile getirdi.

 

 

Beni en çok şaşırtan da Doğu Perinçek oldu. Kamuoyunda hukuka saygının 20 lere kadar düştüğü bir hukuk ortamında “Hukuk son elli yılın altın çağını yaşıyor” diyebilen ve iktidarın her icraatını destekleyip adeta koalisyon ortağı gibi davranan Perinçek nasıl oldu da “Bu sistem yanlış, üniversite rektörlerini üniversiteler seçmelidir.” Diyebildi. Tebrik ediyorum. Hatırladığım kadarıyla Doğu Bey 1970 yılında okulumuzda Okul Müdürünü okul öğretmen ve öğrencileri seçmelidir çabalarımıza destek vermek üzere okulumuza gelip bir konferans vermişti. Demek ki pek çok konularda yön değiştirebilen Perinçek bu konuda doğruları savunmaya devam ediyor . Kutluyorum.

 

 

Fakat pek çok konuda fikirlerine katılmadığım Sayın Perinçek’le iki konuda hemfikiriz. Birisi bu üniversite rektörlerinin seçimi konusu, ikincisi de Ermeni Soykırımı konusundaki tutumudur. Bundan beş –altı yıl önce Tire’ye bir konferans için geldiğinde kendisine o günlerde AB üyesi ülkelerin pek çoğunda “Ermeni Soykırımı olmamıştır “demenin suç olarak görülmesine tepki olarak Bern şehri sokaklarında yürüyüş yapmasını kastederek ”Sayın Perinçek İsviçre’nin Bern şehri sokaklarında Ermeni Soykırımı olmamıştır diye yürürken ben de yanınızdayım” dediğimde O da elini kalbinin üzerine koyarak “Siz de kalbimizdeydiniz.”şeklinde cevap vermişti.

 

 

Sonuç: Eğriye eğri, doğruya doğru diyebilecek ferasete sahip olmakla kendimi mutlu sayıyorum. Boğaziçi Üniversitesi’nin yüzlerce değerli bilim adamı , öğretim üyeleri varken Türkiye’mizin zeki ve çalışkan oldukları için bu üniversitenin öğrencileri olabilen binlerce gencin fikirleri alınmadan rektör ataması yapılmasını demokrasi açısından bir zafiyet olarak değerlendiriyorum. 50 yıl önce rektörünü kendi seçebilen üniversite ve yüksekokullardan anlı şanlı üniversitelerde bile bir kişinin tercihiyle rektör atamasını göz önüne alarak insan “Neredennn nereye” demekten kendini alamıyor.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.