Tüm canlıların bir hayat döngüsü vardır: Doğarlar, yaşarlar ve ölürler.
Bu döngü her canlı için kaçınılmazdır. Bazı insanlar vardır ki bedenen olmasa da fikren ve eserleriyle ebediyete kadar yaşayabilirler.
İşte bu nadir insanlardan biri de Atatürk’tür. O bedenen bir gün öleceğini ama icraatlarıyla ve eserleriyle ebediyen yaşamayı arzu ettiğini şu veciz sözüyle dile getirmiştir. “ Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” diyerek eserleriyle ,icraatlarıyla ebediyen yaşayabileceğini dile getirmiştir.
Bugün Atatürk fani hayata veda edişinin 87 . yılında hala dimdik ayakta ve sonsuza kadar yaşayabileceğine yürekten inanıyoruz. Peki milyonlarca fani ölümünden kısa bir süre sonra unutulup gittiği halde Atatürk ölümsüzlük yolunda hala dimdik durabilmektedir.
O’nu her türlü fitne, fesat , nankörlük ve kıymet bilmezliğe karşı, onca yıl geçmesine rağmen , ayakta ve belleklerde tutan, ölümsüzleştiren özellikler nedir?
Bir göz atalım: Atatürk öğrenciliği, askerliği, devlet adamlığı, sosyal hayatı, bilge kişiliği, inkılapçılığı ile sadece Türk milleti için değil , dünyanın saygı ve hayranlığını kazanan müstesna bir kişiliktir.
O milletini esir edip , ülkesini işgal den düşmanlarına karşı savaşın öncüsü, yepyeni bir devlet düzeni Cumhuriyetin kurucusu, siyasal, yasal, toplumsal, ekonomik, inkılapların mimarı, söz söyleme sanatının büyüleyici ustası, laikliğin ufuk açıcı öncüsü uluslararası barışçı, bağımsızlık mücadelesinde öncü, 20. Yüzyılın aydınlanmasında bir büyük kahramandı.
Bu özellikleriyle kısacık ömründe bunca başarıyı gerçekleştiren büyük lider dünya tarihinde ender görülen bir örnek insan özelliğine sahiptir.
İsrail Başbakanı Ben Gurion “O’ndan daha büyük devlet adamı bilmiyorum “ demişti. Hindistan başnakanı Nehru ise Atatürk’ü “ Modern çağın yaratıcılarından biri olarak görüyor. ABD Başkanı Eisenhover Atatürk’ü “ Tüm dünyada bağımsızlık için savaşanların esin kaynağı olarak övüyordu. Fransa Devlet Başkanı De Goulle ise “Ulusunu çağdaşlaştıran ve geri kalmış ülkelere örnek olmuş bir liderdir.” Diyor. Atatürk’e karşı hezimete uğrayan Yunan Başbakanı Venizelos bile O’nu Nobel Barış ödülüne aday göstermiştir.
Atatürk 1923 ‘de köhnemiş, bir imparatorluğun yıkıntıları arasından bir Cumhuriyet yaratıp ölümüne kadar 15 yıl içinde çağdaşlaşma yolunda inanılmaz inkılaplar gerçekleştirdi.
Arap alfabesi yerine Latin alfabesini getirerek, okur yazar olma konusunda hızlı bir ilerlemeyi gerçekleştirdi.
Hukuk ve eğitim laiklik temeli üzerine düzenlendi.
Demokratik parlamenter sistem yolunda büyük adımlar atıldı. Okullar ve üniversitelerde çağdaş eğitim sistemi getirildi.
Ekonomi, sanayi, ve tarım alanında reformlar başlatıldı.
Atatürk 15 yılda Cumhurbaşkanı olarak Türk Yüzyılını gerçekleştirdi. Bu çerçevede olmak üzere inanılması güç reformlar gerçekleştirildi.
O evrensel uyum ve barış ülküsüne kendini adamıştı. Bayrağı “Yurtta barış, cihanda barış” olmuştu. Girdiği savaşların hepsinden zaferle çıkmasına rağmen “ Savaş zoruretten doğmalıdır. Zaruri olmayan savaş cinayettir” diyecek kadar gerçekçi ve insancıldı.
Türkiye’den ve başka ülkelerden tarihçiler, edebiyatçılar, toplum ebilimciler, gazeteciler, devlet adamları, bu olağanüst övgüsünü yapmayı bir görev biliyorlardı.
İnsanlık bugün hala sömürüden arınmış bir toplumsal yaşamın özlemi içindedir. Bu da Atatürk’ün özlemlerinden biridir.
Atatürk’ün bir takım yobaz takıntılarla donatılmış cahiller tarafından eleştirildiğini görüyoruz. Buna rağmen O’nun 87 yıl sonra bile hala milletin gönlünde eşsiz bir yeri vardır.
Mustafa Kemal Atatürk her şeye rağmen Türk Dünyasında ve uluslararası alanda mükemmel bir esin kaynağı olmaya devam etmektedir. Değil 87 yıl 870 yıl bile geçse bu millet Atasına saygı ve sevgisini esirgemeyecektir.
Rahat uyu atam , mekanın cennet olsun.
