bağcılar escort

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

Şevket Bahçelioğlu
Köşe Yazarı
Şevket Bahçelioğlu
 

SAPLA SAMANI KARIŞTIRDIK GALİBA

21. Yüzyılda darbelerle yönetimi değiştirme fikri, üçüncü sınıf bile denemeyecek demokrasi bozuntusu yönetimlerde, örümcek kafalı veya geri zekalıbeyinlerin düşünebileceği bir çılgınlık olmalıdır. Gerçek demokrasilerde yönetim değişikliği halkın iradesiyle,  o da seçimler yoluyla gerçekleştirilebilir. Demokrasiye yürekten bağlı bir kişi olarak 15 Temmuz hainliğine nasıl tevessül edilebildiğine hala inanamıyorum. Neyse olan oldu bir kere, bu son çılgınlık olur inşallah diyerek darbe girişimi sonrasına değinmek istiyorum:  3670 hakim ve savcı, 157 general, 2071 üst rütbeli subay, 1100 jandarma, 1751 polis, 6013 sağlık personeli, binlerce öğretmen ve her meslekten devlet görevlisi,  görevden uzaklaştırıldı, büyük bölümü tutuklanarak cezaevine kondu. Onbinlerce esnaf, ticaret erbabı ve iş adamı da cezaevlerine dolduruldu. (Rakamlar değişmiş olabilir) Darbe girişiminde fiilen bulunanların cezalandırılmasına kimsenin bir şey diyeceği yok elbette. Onlar en ağır biçimde cezalandırılmalıdır. Ancak sürdürülen bu gözaltılar ve tutuklamalar o kadar yanlış mecralara sürüklendi ki suçsuz pek çok kişi haksız yere tutuklanırken gerçek elebaşılar üç beş yalan bilgi vererek itirafçı ayaklarıyla, adli kontrol şartıyla serbestçe geziyorlar. Bu durum toplumda büyük bir infial uyandırdı. Millet isyan noktasına geldi. Sonunda Cumhurbaşkanı bile “At izi it izine karıştı“ demek, zorunda kaldı. Cumhurbaşkanının bir konuşmasında benim de yürekten katıldığım bir tespiti vardı,  hani, “Cemaatin alt katı ibadet, ortası  ticaret, yukarısı ise ihanet “ idi? Şu anda ihanetin en büyük destekçileri, şakşakçıları  pişkince arz – ı endam ederken  ibadet kısmı olan en alttaki zavallılar ceza ve tutukevlerinde  ömür törpüsüne tabi tutuluyor. Unutulmasın ki hak, hukuk, adalet, hakkaniyet, masuniyet gözetilmeden yapılacak yanlışlıklar yıllar sonra bile tartışılmaya devam edilecektir. Hiçbir yanlışlık ebediyen hafızalardan silinmez.  Yassıada İhtilal Mahkemesinde adalet arayıp da bulamayan sanıkların serzenişlerine,  mahkeme başkanı Salim Başol, “Ne yapayım sizi buraya tıkan irade böyle istiyor” diyerek, güya kendisini savunmuştu. Yarım yüzyıldan fazla geçmesine rağmen Başol hala nefretle hatırlanıyor. Halbuki üç beş darbecinin emrine boyun eğeceğine, gerçek bir hukukçu gibi davranıp hukuka ve hakkaniyete, vicdanlara göre karar verebilseydi kahramanlar gibi anılırdı. Belediye mallarını parsel parsel cemaate peşkeş çekenlere, cemaati yere göğe sığdıramayanlara, öve öve bitiremeyenlere, devlete yerleştirip paralel yapıyı oluşturmasına fırsat verenlere, yanılmışız, aldanmışız diye günah çıkartanlara, bana ahmak diyebilirsiniz diyenlere dokunulmazken ibadet kısmına yapılanlar toplum vicdanlarını elbette yaralıyor. Şüphelilere sorulan sorular genellikle; ‘Cemaatin gazetesini okudun mu?’,‘Dergisine abone oldun mu?’, ‘Bunların okullarına öğrenci gönderdin mi?’,‘Derneklerine üye oldun mu?’, ‘Bankasına para yatırdın mı?’ şeklinde. Ya güldürmeyin adamı. Bu gazeteleri okumayan mı kaldı bu memlekette? Bu gazeteleri okuyanlar, dershanelerine ve okullarına öğrenci gönderenler bir zamanlar bu ülkede en muteber insanlardı. Vatandaş devlette işlerini gördürebilmek için cemaatçi olmayı referans olarak göstermek mecburiyetinde kalıyordu. Bankasına para yatıranlar muteber kişilerdi. Hem kuruluşları yasal olan bu kurumlarla çalışmak nasıl suç unsuru olabilir ki.  Bunlara bu soruları soracağınıza,  Meclisi bombalayan ‘Uçakta siz de var mıydınız?’,‘Elinize bir tank veya bir silah geçirip vatandaşın üzerine çullandınız mı?’,‘Devletin parasını pulunu, gayrimenkulünü darbecilere peşkeş çektiniz mi?’ vb. sorular sorsanız, alacağınız olumsuz cevaplara göre en ağır cezaları verseniz size helal olsun demek boynumuzun borcu olur. İşin ifrata sürüklendiğini gören bazıları da tepkileri savuşturmak için olsa gerek , “Kurunun yanında yaş da yanıyor”, “Bu iş cadı avına döndü”, “At izi it izine karıştı.” “Sapla saman karıştı” tarzında eleştirilerde bulunmak zorunda kalmaktadır. Evet galiba sapla samanı karıştırdık. İyiyle kötüyü, güzel ile çirkini, doğru ile yanlışı, masum ile suçluyu birbirine karıştırdık. Gözaltına alınan, görevine son verilen tutuklanan o kadar çok masum insan olabilir ki onlara bu muameleyi yapanlar bile bir gün gelir pişman olur.  Tunceli de görevinden alınan 504 öğretmen ve memurdan 419’u görevlerine iade edilmiş,  bu kadar insanı nasıl apar topar görevden aldınız, ya da suçlu iseler nasıl tekrar görev verdiniz diye sormak hakkımız değil mi? PKK ya yardım ve yataklık yapan 10 binin üzerinde öğretmen görevden uzaklaştırılmıştı. Şimdi de duyuyoruz ki görev yerlerinin değiştirilmesi ile yetinilecekmiş. Vay be;  bunlar görev yerlerinin değiştirilmesi ile PKK’lı olmaktan vaz mı geçecekler sanılıyor?  Niçin haklarında soruşturma yapılmıyor?  Bir bilen varsa izah etsin. Eski İçişleri Bakanı Efkan Ala 81 ilin içinde 74 Vali Fetö’cü dedi. 22 Vali görevinden alındı, 26 yeni vali göreve getirildi, diğerleri değişik illere atandı. Bir bakıma kendi gitti, adı kaldı yadigar. Bir de Fetö’cü Valiler. Oh ne ala, ne ala memleket. Bu arada Başbakan da güzel bir demeç verdi geçenlerde ; “ Toplumda vicdanları rahatsız edecek bir olay yaşanmaması için kılı kırk yaracaksınız, yanlış hesap varsa düzeltilecek. Bu işin yüzde yüzü doğru olmayacağını baştan kabul ettik, yanlış yapıldıysa adalete ve hukuka uymayan bir iş varsa dönülüp bakılacak ve yanlışlar düzeltilecek. Yanlış hesap Bağdat’tan döner” diyor Başbakan.  Ergenekon, Balyoz vs. davalarında da yanlış hesap Bağdat’tan dönmüştü hatırlarsanız.(!) Ama nice masum insanların yılları heba oldu, terfileri durduruldu, hatta apoletleri söküldü,  hatta hatta babalık hakları bile elinden alındı. Sonra devir değişti ” pardon yanlış yapılmış” denildi. Yarın da pek çok tutuklu için aynı şeylerin söylenmeyeceğine kim garanti verebilir? Başbakanın görüşüne de yürekten katılıyorum, ama artık yanlış hesaplarla Bağdat’a kadar gitmeye gerek kalmasın diyorum. Çünkü yanlışlıkla birilerini ceza ve tutukevlerinde bir gün bile tutmak ezadır, cefadır,  işkencedir. Bunun hukuk dilinde bir müeyyidesi yoksa bile vicdani sorumluluğu mutlaka olmalıdır. Lütfen teraziyi yanlış tartmayalım. Bir halk deyişimiz vardır: “Teraziyi doğru tartan bile kırk yıl yanarmış”  vay yanlış tartanların haline diyorum.      
Ekleme Tarihi: 27 Eylül 2016 - Salı

SAPLA SAMANI KARIŞTIRDIK GALİBA

21. Yüzyılda darbelerle yönetimi değiştirme fikri, üçüncü sınıf bile denemeyecek demokrasi bozuntusu yönetimlerde, örümcek kafalı veya geri zekalıbeyinlerin düşünebileceği bir çılgınlık olmalıdır.

Gerçek demokrasilerde yönetim değişikliği halkın iradesiyle,  o da seçimler yoluyla gerçekleştirilebilir. Demokrasiye yürekten bağlı bir kişi olarak 15 Temmuz hainliğine nasıl tevessül edilebildiğine hala inanamıyorum.

Neyse olan oldu bir kere, bu son çılgınlık olur inşallah diyerek darbe girişimi sonrasına değinmek istiyorum:  3670 hakim ve savcı, 157 general, 2071 üst rütbeli subay, 1100 jandarma, 1751 polis, 6013 sağlık personeli, binlerce öğretmen ve her meslekten devlet görevlisi,  görevden uzaklaştırıldı, büyük bölümü tutuklanarak cezaevine kondu. Onbinlerce esnaf, ticaret erbabı ve iş adamı da cezaevlerine dolduruldu. (Rakamlar değişmiş olabilir)

Darbe girişiminde fiilen bulunanların cezalandırılmasına kimsenin bir şey diyeceği yok elbette. Onlar en ağır biçimde cezalandırılmalıdır. Ancak sürdürülen bu gözaltılar ve tutuklamalar o kadar yanlış mecralara sürüklendi ki suçsuz pek çok kişi haksız yere tutuklanırken gerçek elebaşılar üç beş yalan bilgi vererek itirafçı ayaklarıyla, adli kontrol şartıyla serbestçe geziyorlar. Bu durum toplumda büyük bir infial uyandırdı. Millet isyan noktasına geldi.

Sonunda Cumhurbaşkanı bile “At izi it izine karıştı“ demek, zorunda kaldı. Cumhurbaşkanının bir konuşmasında benim de yürekten katıldığım bir tespiti vardı,  hani, “Cemaatin alt katı ibadet, ortası  ticaret, yukarısı ise ihanet “ idi? Şu anda ihanetin en büyük destekçileri, şakşakçıları  pişkince arz – ı endam ederken  ibadet kısmı olan en alttaki zavallılar ceza ve tutukevlerinde  ömür törpüsüne tabi tutuluyor. Unutulmasın ki hak, hukuk, adalet, hakkaniyet, masuniyet gözetilmeden yapılacak yanlışlıklar yıllar sonra bile tartışılmaya devam edilecektir. Hiçbir yanlışlık ebediyen hafızalardan silinmez.  Yassıada İhtilal Mahkemesinde adalet arayıp da bulamayan sanıkların serzenişlerine,  mahkeme başkanı Salim Başol, “Ne yapayım sizi buraya tıkan irade böyle istiyor” diyerek, güya kendisini savunmuştu. Yarım yüzyıldan fazla geçmesine rağmen Başol hala nefretle hatırlanıyor. Halbuki üç beş darbecinin emrine boyun eğeceğine, gerçek bir hukukçu gibi davranıp hukuka ve hakkaniyete, vicdanlara göre karar verebilseydi kahramanlar gibi anılırdı.

Belediye mallarını parsel parsel cemaate peşkeş çekenlere, cemaati yere göğe sığdıramayanlara, öve öve bitiremeyenlere, devlete yerleştirip paralel yapıyı oluşturmasına fırsat verenlere, yanılmışız, aldanmışız diye günah çıkartanlara, bana ahmak diyebilirsiniz diyenlere dokunulmazken ibadet kısmına yapılanlar toplum vicdanlarını elbette yaralıyor.

Şüphelilere sorulan sorular genellikle; ‘Cemaatin gazetesini okudun mu?’,‘Dergisine abone oldun mu?’, ‘Bunların okullarına öğrenci gönderdin mi?’,‘Derneklerine üye oldun mu?’, ‘Bankasına para yatırdın mı?’ şeklinde. Ya güldürmeyin adamı. Bu gazeteleri okumayan mı kaldı bu memlekette? Bu gazeteleri okuyanlar, dershanelerine ve okullarına öğrenci gönderenler bir zamanlar bu ülkede en muteber insanlardı. Vatandaş devlette işlerini gördürebilmek için cemaatçi olmayı referans olarak göstermek mecburiyetinde kalıyordu. Bankasına para yatıranlar muteber kişilerdi. Hem kuruluşları yasal olan bu kurumlarla çalışmak nasıl suç unsuru olabilir ki.  Bunlara bu soruları soracağınıza,  Meclisi bombalayan ‘Uçakta siz de var mıydınız?’,‘Elinize bir tank veya bir silah geçirip vatandaşın üzerine çullandınız mı?’,‘Devletin parasını pulunu, gayrimenkulünü darbecilere peşkeş çektiniz mi?’ vb. sorular sorsanız, alacağınız olumsuz cevaplara göre en ağır cezaları verseniz size helal olsun demek boynumuzun borcu olur.

İşin ifrata sürüklendiğini gören bazıları da tepkileri savuşturmak için olsa gerek , “Kurunun yanında yaş da yanıyor”, “Bu iş cadı avına döndü”, “At izi it izine karıştı.” “Sapla saman karıştı” tarzında eleştirilerde bulunmak zorunda kalmaktadır.

Evet galiba sapla samanı karıştırdık. İyiyle kötüyü, güzel ile çirkini, doğru ile yanlışı, masum ile suçluyu birbirine karıştırdık. Gözaltına alınan, görevine son verilen tutuklanan o kadar çok masum insan olabilir ki onlara bu muameleyi yapanlar bile bir gün gelir pişman olur.

 Tunceli de görevinden alınan 504 öğretmen ve memurdan 419’u görevlerine iade edilmiş,  bu kadar insanı nasıl apar topar görevden aldınız, ya da suçlu iseler nasıl tekrar görev verdiniz diye sormak hakkımız değil mi? PKK ya yardım ve yataklık yapan 10 binin üzerinde öğretmen görevden uzaklaştırılmıştı. Şimdi de duyuyoruz ki görev yerlerinin değiştirilmesi ile yetinilecekmiş. Vay be;  bunlar görev yerlerinin değiştirilmesi ile PKK’lı olmaktan vaz mı geçecekler sanılıyor?  Niçin haklarında soruşturma yapılmıyor?  Bir bilen varsa izah etsin.

Eski İçişleri Bakanı Efkan Ala 81 ilin içinde 74 Vali Fetö’cü dedi. 22 Vali görevinden alındı, 26 yeni vali göreve getirildi, diğerleri değişik illere atandı. Bir bakıma kendi gitti, adı kaldı yadigar. Bir de Fetö’cü Valiler. Oh ne ala, ne ala memleket.

Bu arada Başbakan da güzel bir demeç verdi geçenlerde ; “ Toplumda vicdanları rahatsız edecek bir olay yaşanmaması için kılı kırk yaracaksınız, yanlış hesap varsa düzeltilecek. Bu işin yüzde yüzü doğru olmayacağını baştan kabul ettik, yanlış yapıldıysa adalete ve hukuka uymayan bir iş varsa dönülüp bakılacak ve yanlışlar düzeltilecek. Yanlış hesap Bağdat’tan döner” diyor Başbakan.  Ergenekon, Balyoz vs. davalarında da yanlış hesap Bağdat’tan dönmüştü hatırlarsanız.(!) Ama nice masum insanların yılları heba oldu, terfileri durduruldu, hatta apoletleri söküldü,  hatta hatta babalık hakları bile elinden alındı. Sonra devir değişti ” pardon yanlış yapılmış” denildi. Yarın da pek çok tutuklu için aynı şeylerin söylenmeyeceğine kim garanti verebilir?

Başbakanın görüşüne de yürekten katılıyorum, ama artık yanlış hesaplarla Bağdat’a kadar gitmeye gerek kalmasın diyorum. Çünkü yanlışlıkla birilerini ceza ve tutukevlerinde bir gün bile tutmak ezadır, cefadır,  işkencedir. Bunun hukuk dilinde bir müeyyidesi yoksa bile vicdani sorumluluğu mutlaka olmalıdır.

Lütfen teraziyi yanlış tartmayalım. Bir halk deyişimiz vardır: “Teraziyi doğru tartan bile kırk yıl yanarmış”  vay yanlış tartanların haline diyorum.

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve buyuktire.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.